#Halil #Tatlıgül (1949-1990)
Şubat 1986’dan itibaren onun adını hemen
heryerde duymaya başladım...
Dost
meclislerinde söz bir şekilde ona gelirdi. Genellikle “Hoca Efendi” diye hitap
edilirdi.....
Ordu ilinin Kumru ilçesi doğumlu olan merhum
#halil Hocam//
Fatsa
Kumru yolu üzerindeki Çatak beldesinde Kur'an Kursu öğreticisi idi.....
Yatılı olan kursta,Kur'an öğretiyor,hafız
yetiştiriyor ve meraklılarına Arapça, Fıkıh, Tefsir, Hadis dersleri veriyordu.....
Perşembe günleri vaaz günüydü....
Vaazda Kur'an’ı takip ediyordu...
Bitirdiğinde tekrar başa dönüyordu//
Mü’min gönlün hasletleri Hemen her gün resmî
erkandan eşrafa, esnaftan öğrencilerine, müşkili olanlardan,,
Dostlarına birçok kişi ziyaret ederdi........
O herkese vakit ayırır, hiç kimseyi atlamaz
herkesle ilgilenirdi . .
Cömertti,ikramsız,kimseyi bırakmak
istemezdi....
İkramsız ziyaret mezarlıkta olur demişti,
Şaka babında gülerek.... İlkel bir insandı/
Ziyaretçisi kim olursa olsun,tatlı dili güler
yüzü ile karşılardı....
Saat on yatağa kon der.
Ve izin alarak dinlenmeye çekilirdi.....
Çok geçmeden kalkar ve geceyi ibadetle ihya
ederdi.....
Bu kısmını kimseye söylemezdi ancak yakın
dostları bilirdi....
Seçim dönemlerinde,ziyaretçilerinin arasına
siyasiler de katılırdı.....
Seçim kampanyasına katılan bütün parti
temsilcileri kendisini ziyaret etmek zorunda hissederdi....
Hepsini kabul eder, kırmadan, incitmeden ancak
eğip bükmeden konuşur,onlara,durumlarına göre nasihat ederdi......
Halil Hoca, hakkı anlatma dışında bir endişe
taşımıyordu....
Bu nedenle de bütün,partilere mesafeli
duruyordu.....
Derslerde okuttuğu,metinle ilgili şifahî
nakillerde,bulunurdu....
Medrese eğitim,geleneğinde kitabî bilgiye eşlik
eden bir birikim ağızdan ağza,nakledilirdi....
Bu eğitimde hoca,merkezi bir role sahipti//
O hem eğitim geleneğinin hem de
muazzam,kültürün taşıyıcısı idi....
Onu kime ne kadar,aktaracağını bilirdi...
Zira ilim bir emaneti ve taşıyabilene emanet
edilirdi.. ..
Halil Hocam o geleneğin önemli temsilcilerinden
biriydi......
Bir gün dersten sonra, Büyükler,falanca
üstadın, alimin,şeyhin kitaplarını vaazlarımda takip etmemi istiyorlar dedi....
Ben Kur'an’ı takip etmeyi, Kur'an’a çağırmayı
tercih ediyorum diye cevapladım demişti.....
Söz edilen kitapları,okuduğunu,gerek,duyduğunda
onlardan da nakillerde bulunduğunu sözlerine ilave etmişti......
O meşreplere karşı da eşit mesafede durmayı
tercih ediyordu......
Onyedi yaşında icazet sahibi oldu...
Mütevazıydı, davetlere icabet eder, düğünlere
gider, cenazelerde bulunurdu......
Genç yaşlı demez, bütün insanlara değer
verirdi.... İtibar görmesinin ve sevilmesinin nedeni sadece ilmi değildi....
Birçok güzel vasıfla muttasıftı....
Düzenlediği bir icazet merasimine Samsun’dan
Rize’ye kadar birçok şehirden binlerce insan katılmıştı.....
Kendi Hocası da bu merasime katılanlar
arasındaydı......
İlkokul üçten ayrılıp Rize medreselerinde
okumuş ve on yedi yaşında icazet almıştı......
O dönem Rize müftüsü Yusuf Karali, Osmanlının
yetiştirdiği önemli alimlerden ve dersiamlardan biridir.....
Yaşı bir hayli,ilerlediğinden ders vermeyi
bırakan müftü,zekasını fark edince ona özel ders verir.......
Bu durum bazı hocaları kıskandırır....
Bu tıfılda ne buluyor diye müftüye sitem
ederler......
Hac ibadetini yaparken vaaz edenleri görür,,,,
kendisi de bir köşe bulur,etrafına toplanan
insanlara vaaz eder.......
Suudi polisi delikanlı vaiz'inin izin belgesini
görtermesini ister.......
Ne izin belgesi vardır"ne de izin
alınması,gerektiğini bilmektedir.....
Polis onu alır,bir heyetin karşısına
götürür...... Alimler heyeti onu imtihan eder vaaz edebileceğine dair belge
verir......
Orada Ona da yol görünmüştür...
Dışardan bitirme,sınavlarına girerek ilkokulu
tamamlamış,
İmam Hatip Lisesi diplomasını almıştır.....
Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesindeki,Haseki Eğitim Merkezinden mezundu....
İlahiyat Fakültesinde okumak istiyordu.....
Üniversite ona kente,göçme, ilim ehline yakın olma fırsatı verecekti.....
Bu yol
onu hem amacına ulaştıracak hemde kimseyi kırmayacaktı....
Hassas bir insandı//
Yörenin tabiriyle bir kocamanın bile kendisine
“Hoca Efendi biz sana ne yaptık da bizi terk ettin demesini istemiyordu.....
Öğrenci sayısı her geçen gün azalıyor,mevcutlarının
hali onu tatmin,etmiyordu.....
Büyük şehirlere,göçmeliydi.....
Üniversite tahsili yıllardır emek verdiği bu
beldeden ayrılmasını kolaylaştıran makbul bir gerekçe olacaktı.......
Hoca okumaya gitti diye sevinirler,
ama böyle bir neden olmadan gidersem bana gönül
koyarlar.......
Onların bende hakkı çok. Kimseyi gücendirmek
istemem demişti.....
İlk
denemesinden sonuç alamadı....
çünkü TDK’nın kelimelerine aşina değildi......
Sınava ikinci kez girmeye ömrü vefa etmedi.
1990 yılında ikinci yarı yılın başında
rahmeti,Rahman’a kavuştu......
Cenazesine otuz binden fazla insan katıldı.....
Görev yapıp Çalıştığı kursun yanına
defnedildi......
Çatak olan beldenin ismi vefatından
sonra,#İslâmdağ olarak değiştirildi......
Gönüllerini kırmadığı insanların gönlünde
yaşayan merhum hocamızı rahmetle anarken//
ağzından
düşürmediği bir sözü nakletmek,istiyorum:
Li külli şey'in maniu li’l-ilmi mevâni’. (Her
şeyin engeli bir tektir tek, ilmin engeli pek çoktur pek.)
Kabrin nur mekanın cennet olsun HOCAM
Osman Gezgiç/https://www.facebook.com/osman.gezgic.3
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder