Yerel yönetimlerin en önemli görevlerinden biri de, çevre
düzenlemelerine gereken itinayı göstererek, gerekirse kanuni yetkilerini
kullanarak bazı haksızlıklara geçit vermemektir.
Vatan Gazetesi’nde Ahmet Vardar.” Kaldırımlar kimin için yapılıyor? Bir yandan belediyeler kaldırımlarınızı yaptık diye vatandaştan para isterler, diğer yandan birileri babalarının malı imiş gibi kaldırımları işgal ederler. Bu işgali
yapanlar ya esnaf, ya bakkal ya da özel araçlarını bırakan vatandaşlar... Sokaktaki bazı bakkal manav ve satıcı beyefendiler kaldırımları işgal ettikleri için vatandaşlar sokaktan yürümek zorunda kalıyor. Vatandaş her an bir trafik kazası tehlikesi ile karşı karşıya. . Özellikle okulların açık olduğu zamanlarda onlarca çocuk çaresiz sokağın ortasından geçiyor. Bizde bazı esnaflar dükkanla birlikte önündeki kaldırımı da kiraladıklarını düşünüyorlar. Bu yüzden de mallarını, arabalarını rahatça dükkanın önündeki kaldırıma koyuyorlar. Kendi mallarıymış gibi kullanıyorlar. Kimisi de halı veya giyecek sergileyip keyif yapıyorlar. Bazıları işi abartıp bu kaldırımlara sandalye atarak, arkadaşlarıyla saatlerce sohbet ediyorlar.” Ahmet Vardar demek bizim Kumru’daki sokaktan geçti… Giresun Gazetesi’nde
Mustafa Dağ’da şöyle yazdı geçenlerde. “Giresun’da kaldırımların Büyük bir
bölümünü büfeler,sebzeciler,meyveciler,bakkallar, manavlar işgal etmiş.
Yürüyebilene aşk olsun. Kaldırımlar kimler için yapılıyor? Yayalar için mi? Yoksa
seyyarlar,manavlar,tezgahlar ve büfeler için mi? Kaldırımı yenilemek ve
onarmak yetmez, önemli olan yayanın
hakkını koruyabilmektir. Son zamanlarda çirkin bir uygulama başlatıldı.
Kaldırımlara büfe ve dükkanın içersindeki tüm malları yola kadar sabahın
köründe kalkarak ailecek yığmak. Haksız bir işgal işlemi gerçekleştirmek. Bu
çirkin uygulamadan kesinlikle kimse memnun değildir. Bu şarklı görüntüden
tahmin ediyorum ki son başkan bizleri kurtaracaktır. Yayanın yürüme hakkını
gasp edip işsize iş yaratmak. Gerçek vergi mükellefinin hakkına tecavüz edip
haksız rekabete çanak tutmak,tepeden inme esnaf yaratmak. Olmaz böyle şey. Bu çirkinlik bir noktada artık
durdurulmalıdır. Eğer kaldırımlar yayalar için, yürüyenler için ve bu şehrin
güzelleşmesi için yapılıyorsa harcanan milyarlar feda olsun.” Bu yazar da belki
de Kumru’yu TV’den izledi.
Konya Meram
Gazetesinde 2000 yılında Kumru-Fizmeli Prof. Dr Abdullah Özbek “Kızdıran Soru”
başlığı ile kaldırım işgali ile uzun bir yazı kaleme almış. Konya’nın Meram’ını
yazan ve Bir kısmını alıntıladığımız yazıda Prof Dr. Abdullah Özbek “………Bir ara
gözüm kaldırımlar dururken, o daracık caddelerin ortasında yürüyen kişilere
takıldı. Üstelik trafiğin yoğun olduğu saatlerde… Yaşlısı da, genci de, çocuğu
da hep o dar caddede yürüyorlardı. Bu yüzden kazaya uğrayanların sayısı hiç de
az değildi... Peki, kaldırımlar olmadığı için mi caddeden yürümek zorunda
kalıyorlardı bu insanlar? Sebep, işgal edilen kaldırımlar!.. Ve hiç kimse
bunlardan hesap da soramıyordu... Hemen bir plân çerçevesinde, kaldırımları
işgal etmiş olan bazı dükkan sahiplerini ziyarete gittim. Önce sade bir
vatandaş olarak dükkanlara girip selâm verdim. Bir çoğu, daha girer girmez,
girişimden mal almayacağımı anlıyordu. Onun için selâm alırken sergiledikleri
tavır bile değişik oluyordu. Bu konuda epeyce hünerli idiler. Bazılarının
dükkanlarında ilginç levhalar da vardı: “Müşteri veli nimetimizdir. Allah
kazananları sever. Veresiyemiz yoktur. Edeb yahu!.. Bu da geçer yahu!.. Rızık
Allah’a aittir... Fiyatlarımıza KDV dahildir. Satılan mal geri alınmaz... vs.”
Hele bazı dükkan isimlerinin çağrıştırdığı mânâlar?..
Bu arada, müşterilere mal
satılırken kullanılan ifadeleri, hal ve hareketleri daha yakından gözleme
imkânım oldu. Uzun sohbetlerden ve değişik sorulardan sonra “Bu işgal ettiğiniz kaldırımları halkın
hayrına siz mi bağışlamıştınız?” Bu soru, genelde hepsini rahatsız etti. Eğer
biraz alttan almasaydım... Halbuki bu esnafın bir kısmı ezan okununca namaza da
koşmaktaydı... Bazıları bir kaç kere hacca ve umre ziyaretine gitmişti... Zekât
ve sadakasını da eksik etmiyorlardı... Oruç derseniz, Ramazan ve… Konuşurken,
Allah, hak, hukuk, takva, fetva, hesap, ahiret, cennet, cehennem, insanlık,
komşuluk, vatan, millet, hayır vb. kelimelerini özenle dile getiriyorlardı...
Pek çok ünlü vaizin ağzından “kul hakkı”nın önemine yönelik nasihatler de
işitmişlerdi!.. Bir kısmı, kendilerini daha iyi eğitmek için sohbet halkaları
oluşturmuşlardı. Yani, daha da dindâr olmanın yollarını arıyor gibiydiler...
Biz, temiz ve doğru iş yapmayı
“Helal süt emme” olarak niteleyen bir kültüre sahibiz. Bu kültürün bağlı olduğu
medeniyet ise, bir nevi “Kul hakkı’na riayet etmeyi esas alan bir medeniyettir.
Ve bu medeniyeti tekrar ayağa kaldıracak îman ve aşk, bizim içimizde vardır...
Yeter ki....”
Kumru Belediye
Başkanı Ticabi Civelek Kumru’da her vatandaşı ciddi manada rahatsız eden
kaldırım işgali ile ilgili güzel bir kampanya başlattı. Çocuklar, özürlüler,
yaşlılar ve tüm Kumrulular bu durumdan son derece memnunlar. Bir vatandaş
olarak kendilerini yürekten tebrik ediyoruz. Birkaç kişi değişik bahanelerle
bunun yanlış bir uygulama olduğunu ifade edebilirler. Biz inanıyoruz ki hangi
gerekçe gösterilirse gösterilsin kaldırım işgal edenlerin, ya da bu işten
memnun olmayanların hiçbir haklılıkları olamaz. Dolayısıyla Kumru Belediye
Başkanı Ticabi Civelek kanunları uygulamakta daha da önemlisi kaldırım işgali
sebebiyle olabilecek bir kazayı önleme noktasında en doğru bir hizmeti yerine
getirmektedir. Biz gerekenin yapıldığına inanıyor, tüm Kumruluların bundan son
derece memnun olduklarına şahit oluyoruz…
Buluşmak ümidiyle…
BEKİR AKKAYA /31/12/2003/PROVİZYON GAZETESİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder