Kredi kartı ile alış verişin tarihi çok yakınlara dayanır. Büyüklerimiz bu kart meselesine zaten kanuni bir çözüm getirecekler. Benim gibiler açısından ne bir sıkıntı ne de bir çözüm gerekli. Selamın bile ücretsiz verilmediği bugünlerde, bunun hala farkında olmayanlara hangi kanuni düzenleme yapılırsa yapılsın bir yararı olacağına ben inanmıyorum. Günlük ve anlık keyfin peşinde olup yarını hiç hesap etmeyenler ya da bir adım öncesini kestiremeyenlere ne yapılabilir ki?
Daha önceden bu kart işi olmasa da kredi kullanma olayı mevcuttu zaten. Ama yerinde ve zamanında kullanılmayan krediler insanlara yarardan çok hep zarar getirmiştir.
Ben kredi kartını zorunlu olmayınca hiç kullanmam. Benim bu alışkanlığım ta çocukluğuma kadar gider. Zorunlu olmadıktan sonra hiçbir kredimi harcamadım şükrolsun. Ve belki de benim en büyük sermayem kullanmadığım kredilerdir.
Kart işi basit iştir. Yasal
bir mevzuat koyulur ortaya, belirli kredisi olmayanlara da verilmez ilgili bedava alış-veriş kartı, ne kimse intihar eder, ne de ah anam veya vah anam sesleri duyulur. Ya en ufak bir işi için kullana kullana kalmayan kredisini de bitiren insan ilişkilerinde var olan kredilere hangi çözümü getirmek gerekir?Benim sözünü ettiğim kredi kullanma durumuna çözüm getirilirse, kart mevzusu da kendiliğinden ortadan kalkar.
Şimdi takvimlerde “temkin vakti” kaldırılmış. Daha önceki yıllarda Ramazanda sahura kalkan biri “temkin” vaktine kadar yemek yer sonra oruca başlardı. “Temkin vakti” sabah ezanına on beş dakika bir süre kalan vakittir. Şimdi ezan okunduğu an yemek yerseniz orucunuza zarar verme durumu söz konusudur. Önceleri ise takvime göre beş dakika geçirmiş bile olsanız orucunuza zarar gelmezdi. Daha önceki takvimler bir tedbir düşünmüşler.
Kredi kullanmada da temkin şart. Limitinizi sonuna kadar kullanır ve harcarsanız karta değil, krediyi verene de değil kendinize zarar vermiş olursunuz.
Akıllı adam cebinde olan sermayeyi de sonuna kadar kullanmaz. “Ne olur ne olmaz” düşüncesiyle cebi sıfırlamaz.
Akıllı adam eşinden ve dostundan umduğu krediyi de sonuna kadar kullanmaz. Ne olur ne olmaz düşüncesiyle var olan krediyi fırsatcılık olarak görmez. Bunun tersi bir durum söz konusu olursa kafayı duvara vurmak vardır. Bu tür darda kalış kredi kartına da benzemez.
Büyük annem kaptaki yemeği sonuna kadar sofraya koymazdı. Ne olur ne olmaz ya da misafir gelir düşüncesini hiç aklından çıkarmazdı. Daha doğrusu kaptaki yemek kredisini sonuna kadar harcamazdı. Herkeste para sıfırlanırken ya da fındık fıstık biterken büyük annemde bitmezdi. Köyde bile bir çok bitmiş yiyecek türleri ilaç niyetine büyük annemden alınırdı.
Doruluğunu yanlışlığını pek hesap etmesem de benim gibi yaşantılarında temkini prensip edinenler vara yuva kredilerini harcamayanlar hep rahat etmişlerdir. Kredili bir hayat insana güç veriyor. Hayatınızda belki de kullanmak hiç nasip olmayacak krediler sizin dik durmanıza vesile oluyor.
Zorunlu olmadıkça yardım talebinde bulunmayınız. En ufak birliktelikte kredim oluştu düşüncesine kapılmayınız. Temkinli olmayı alışkanlık haline getiriniz. Kredilerden daha çok kendi gücünüzle ayakta durmayı fazilet kabul ediniz. “Veren elin,alan elden her zaman üstün olduğunu” aklınızdan çıkarmayınız. Başkalarında var olduğunu düşündüğünüz kredilerden daha çok, sizin başkalarına verebileceğiniz krediler üzerine hesap yapınız. Zoraki verilen kredilerin, ödemesinin de kolay olmayacağını ve her aldığınız bedelin karşılığında kişiliklerinizin de zarara uğrayacağını aklınızdan çıkarmayınız. Fazla söze gerek yok, azda olsa kendi yağınızla kavrulmayı öğrenerek bağımsız ve bağlantısız bir hayatı yaşamaya özen gösteriniz.
Buluşmak ümidiyle…
Bekir AKKAYA/4 Mart 2006 /Karadeniz Haber Postası Gazetesi
------
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder