Sözünü ettiğim cep ajansında Hoca
Efendi’nin muhtelif tarihlerde farklı mevzularda kaleme alınmış şiirleri var.
Aşağıdakiler Hocamızın kaleminden özel defterine yazılmış şiirlerinden bir
kısmıdır. Parantez içindeki bilgiler tarafımızdan verilmiştir.
…
[İslam’ın beş temel esasının şiirle anlatımı]
Yüce Rasülüllah
bak ne buyurdu
İslâm beş temel üzredir duyurdu
Birincisini
söyledi kelime-i şehâdet
İnananın dili bol söyler elbet
O kelime
lâilâhe illellahdır
Devamı Muhammedü’r-rasûlullahdır
Mânâsı Ellah
birdir müstehak ona ibadet
Kuludur ve hak elçisidir Muhammet
İkincisi
namazdır dedi Fahr-i Cihan
Borçdan kurtulur beş vakit kılan
Üçüncüsüdür kul
zekat verir
Bağışla malından fakıra kırkda bir
Dördüncüdür bir
ay Ramazan
Nefsi güzel terbiye eder inan
Beşincisi
zengin olana emreder ELLAH
Haccediniz ziyaretiniz olsun Beytullah
İman kalbdedir
bunlar ayakda tutar
Bu beş olmazsa imanı şeytan yutar
Şu halde iman
kalede altuna benzer
Şeytan çalmak için etrafında gezer
Kalenin kapusu
var beş yerinde
İşte nöbetci dikilmiş her birinde
Zira
nöbetcilere lazımdır uyumamak
Uyursalar şeytana kolay olur kapmak
Nöbetciden
maksad bu beş şart olur
Tatbik eden tamam Müslüman olur
Aciz Halil sen
durma daim yaz
Müslümanım diyen elbet kılacak namaz
[Ece Muhtırası
Cep Ajandası 1966. “28-31 Mayıs sayfaları arası”]
…
[Halil Hoca aşağıdaki şiirinde ‘çaycılar’ adı altında muhtemelen tasavvuf erbabına, zikir halkaları oluşturup Allah’ı zikredenler hakkında ileri geri konuşanlara bir tür nasihat kabilinden reddiye kaleme almıştır.]
Ey çaycılara
düşman olan
Ben de onlara
düşmanım inan
Geçelim
aleyhlerine gel yaman
Kusurlarını bulalım söyleyelim onlara
Acaba kardeşim
bunlar ne yaparlar
Bu millet
onlara çokca atarlar
Yoksa bunlarda
var mı hatarlar
Varsa korkmadan
söyleyelim onlara
Gel aramızda
iyice müzakere edelim
Haklarında
konuşduğumuzu iyi bilelim
Bilirsek
hatalarını islaha gidelim
Bizden islah
düşer o zaman onlara
Peki şimdi sana
ben sorayım
Senden evvela
ben bilgi alayım
Ondan sonra o
adamlara dalayım
Ben çatmayı
bilirim doğrusu onlara
Söylüyorum
kardeşim çayı içerler
Hem çok içerler
hududu geçerler
Ondan sonra da
oturup hatim ederler
Bunu suç
görüyorum ben onlara
Peki kardeşim
bu mudur yalnız suçları
Başka var mı
acaba onların ipucaları [?]
Öyle ise bize
çok geçdi hakları
Bu suç değil
belki iyi denir onlara
Kardeşim çayı
çok içmekden ne olur
Çay zaten halal
nimetdir durur
Kardeşim
aleyhinden atma dilin kurur
Ben şimdi
helallık dilerim onlara
Bana darılma
sana bir şey diyeceğim
Seni doğrusu
mümkünse ikaz edeceğim
Ben sana
doğrusunu deyip gideceğim
Biz haddi
zatında teşekkür edelim onlara
Baksana sonunda
ederlermiş hatim
Ölülerimizi
anarlar elbet daim
Derler duada Ya
Rab devleti eyle daim
Devletin bile
ihtiyacı var onlara
Peki bunlar
böyle madem doğru insan
Utanmadan
onlara nasıl uzattın lisan
Çatacak insan
bulamadın mı utan utan
Seni ikaz
ederim dil uzatma onlara
Sen hiç
duymadın mı kumarhaneler
Daha beteri var
bilirim şarabhaneler
Daha ne rezalet
yerleri var neler
Onları bırak da
demek çat onlara
Sen imandan
almışsan eğer tat
Git de
şarabcılara söyle çat
Aman kardeşim
müslümanı dilinden at
Kıybet etme
borclanırsın onlara
Ortalık doldu
bak hep dinsiz
Sen hâlâ
Müslümanlara çat ey beyinsiz
Bindiğin gemi
senin doğrusu dümensiz
İslah et
kendini çatma Müslümanlara
Daha çok
söylerim amma burda kalsın
Herkes elinden
gelirse birer kafire çatsın
Müslümanı
mümkünse dilinden atsın
Hacı Halil der
ki sevkim [sevgim] var onlara
16 Mart. Hacı
Tahsin’in evinde.
Hatar: Kusur, hata.
[Ece Muhtırası
Cep Ajandası 1966. “30 Haziran-5 Temmuz sayfaları arası”]
…
[Aşağıdaki şiir herhalde dargın olan birilerinin barışmasına vesile olan Hoca Efendi’nin sevincinin işareti olsa gerektir.]
Bir dakika vaktınızı alacam
Gelişimizdeki esas gayeyi sunacam
Kabul olursa sözüm mesrur olacam
Vesile olmamızı arzu ederim
Gelişimiz ansızın ‘ol’du tabi ki
zahir
Muhakkak vardır sebeb anlar mahir
İstedik ki gitsin aramızdan
şeytan-ı hakir
Daha geri gelmemesini arzu ederim
İnsan beşerdir elbette şaşar
Şeytan var kuvvetini peşine koşar
Aramızı açarsa sevinli yaşar
Bükelim şeytanın boynunu arzu
ederim
İnsanlar birbirine sebeb olacak
Her biri yekdiğerini arayıp
soracak
Vasıta olan da muhakkak sevab
bulacak
Bol sevabdan istifade etmeyi arzu
ederim
Başka bir hadisle mevzua edeyim
devam
Rasülüllah buyurmuşdur ey âl-i
hümam
Üç günden fazla dargınlık kat’i
haram
İşte dargınlığın kalkmasını arzu
ederim
Kusura bakmamak dilerim sizden
başda
Elbette küçükleriz sizden bizler
yaşta
İşte bizleri tutun kendinize
arkadaş da
Kusurumuzda ellerinizi tutmanızı
arzu ederim
Ellahım gönlünüzü nurlu etsin
Ecdadınızı hep mağfiret etsin
İnşaellah iblisin iğvası burada
bitsin
Ümidimiz olsun artık diye arzu
ederim.
İnşaellah gayemiz hasıl oldu
Barışmamıza kalbimiz sevincle
doldu
Bu işiniz benim şirime sebeb oldu
Doğrusu hepinize hurmetimi arzu
ederim.
Âl-i Hümam: Yüksek seciyeli gayretli insan
[Ece 1966 Cep Ajandasının 2-5
Mart sayfaları arası]
[Hastaname şiiri Hoca Efendi’nin türlü çeşit hastalıkları sebebiyle hastanelerde çektiği ızdırapların ufak bir yansıması olmalıdır. Hoca Efendi’nin hastalıkları arasında kalp, böbrek, tansiyon sayılabilir. Galiba şeker hastalığı da var. Hocalık hizmetleri, ailenin geçimi, kimseye halini arzetmeme prensibi, belki de bazen parasızlık, hastanelerde dönen türlü çeşit kayırmalar ve/veya rüşvetler… Aşağıdaki şiirde söz konusu hastane hallerinin tasviri söz konusudur.]
HASTANAME
Bir
müessese var ki ismi müsteşfa
Demekdir
ki taleb olunur orada şifa
Gider
hastadan çekdiği cevr ü cefa
Devletin
mi şahısın mı onu soruyorum
Osmanlı
deyimi ile derler şifahane
Muztariblere
gelir sanki safahane
Fukaraya
doğrusu büyük devlethane
Fakirin
mi zenginlerin mi onu soruyorum
Şimdiki
lisanımızda ismi hastahane
Parası
olana hakikat iyi istirahathane
Cebinde
paran yoksa işte sana hastahane
Zenginlerin
babadan mirası mı soruyorum
Vezneye
beş lira ver derler karşıda doktor
Tabibe
gittiğinde der yatak yokdur
Baştabibe
çıkarsın gidilmez nebetci çokdur
Kime
derd anlatalım onu soruyorum
Hasta
yan tarafda ıztırablı inler
Cebinde
para yok seni kim dinler
Gireni
çıkanı mı sorarsın sen binler
Biz
niçin giremiyoruz onu soruyorum
Az
ileri atılsan derler dur hasta uyur
Merd
isen derdini anlat da duyur
Birisi
el uzatsa ona derler buyur buyur
Ne
oynar arada onu soruyorum
Yapdırmış
orayı, doktor vermiş devlet
Niçin
yatılmıyor ya verilmeyince ücret
Parasız
girilmiyor içeriye elbet
Derdimize
kim çare bulacak onu arıyorum
Tatlıgül
kim dinler seni inlemene bak
Fakırin
hali her zaman sızlanmak
Bol
paran yahud yanında bacağı çıplak
Varsa bakarlar sana ne haldir diye soruyorum
[Ece
Cep Ajandası 6-9 Mart sayfaları arası]
…
[Aşağıdaki
şiir, herhalde Hoca Efendi’nin Tunceli’de asker iken tanıştığı, sonraki zaman
dilimlerinde kendisini ziyarete gittiğinde vefat etmiş olduğunu öğrendiği çok
sevdiği bir arkadaşı için kaleme alınmıştır.]
Ah
nevcivanım sadık mücahid kardeşim
Acı
haberini duyduğumdan beri âh ü zârdır içim
Kükreyen
imanını akseden simandan bilmişim
Nasıl
unutayım kardeşim ben seni
Seyrüsefer
ettiniz geldiğiniz bana dost arkadaş
Katlandınız
çileye koydunuz bir yastığa baş
Bu
karibe orda oldunuz gönüldaş
Geleli
göremedim nerde bulayım ben seni
Hayal
zannederim ben sizi gördüğüm anı
İnmişdiniz
arabadan dört imanlı sima hani
Yapdığınıza
karşılık çok bağışlaya sizi Ganî
Tunceli’de
demek görecekmişim ben seni
Hani
senin kulağımda çınlayan gür sesin
Sevimli
sesini duyduğumda anlardım sensin
Kurân
yuvasına lider oldun duasını aldın herkesin
Medreseye
çıktığımda bulamadım ben seni
Canım
kardeşim ben geldim seni ziyarete
Görünmezdin
demek intikal ettin ebediyete
Gıbta
edilecek sayın [sa‘yin] vardı İslamiyete
Kurânla
elbet anarım kardeşim ben seni
Yüce
Mevlaya yalvarırım ederim daim niyaz
Geride
kalanlarına sabır vere biraz
Sana
da bol rahmet dilerim arkadaşım Yilmaz
İnşaellah Rasûle komşu görürüm ben seni.
25
Mart akşam
[Ece Ajandası, 8-10 Mayıs sayfaları arası]
…
[Bir mü’minin harama karşı tavrının nasıl olması gerektiğine dair kaleme alınmış bir şiir de aşağıdadır. Bazı yerleri tam okuyamadık.]
HARAM
Haramın
binası yokdur
Paranın
cefası çokdur
Yaranın
[?] lokması çokdur
Kalbi
tamir gayet güçdür
Haram
gelir birer birer
Bilki
gider biner biner
Akıl
olan hak söz dinler
Teslim olmak gayet güçdür
Halik
rızkı bil verecek
Tabi
kul taleb edecek
Rızkı
Ellah’dan bilecek
Nefsi
tatmin gayet güçdür
Haramdan
dolarsa kasa
İçkisiz
kalkmazsa masa
Kalbi
demirdeki pasa
Benzer islah gayet güçdür
….[?]
olmak[1]
nimete küfür
İnanan
edecek şükür
Bak
o zaman malı yürür
Tatbik
işte gayet güçdür
Sen
bulduğunu kaparsan
Haram
helal güp atarsan
Ne
zaman hapı yutarsan
Lokman
sana gayet güçdür
Azab
ettirme kendine
Haramı
koyma cebine
İnersen
kabrin dibine
Halin
orda gayet güçdür
Soru
sorarlar melekler
Hani
çaldığın zehepler
Yumulur
senin kelpenkler
Cevap
vermek gayet güçdür
Hele midene
dikkat et
Haramdan önüne
çek set
……………..zikret
Haram varsa gayet güçtür
Ayni kamyonat
deposu
Yağına
karışınca su
Kalacak yolda
doğrusu
Yol alması
gayet güçdür
Mide ki işte
yer haram
Gaflet basar
dinle kelâm
Yolda kalırsın
vesselam
Cennet cemâl
gayet güçdür
Bir kimseki
zekât vermez
Ondan bil ki
hayır gelmez
İnan asla safa
sürmez
Kanaatsız safa
güçdür
Para ki binleri
aşar
Keder yüz
binlere çıkar
Zekat desen
aklı kaçar
Hırsı yenmek
gayet güçdür
Bilmek kırkda
bir zekat var
Zengin fakire
el tutar
Esdiğinde aksi
rüzgar
Kurtulması
gayet güçdür
Verseydi o
zekatını
Kurtaracaktı
malını
Nara koymazdı
canını
Gafile ikaz ne
güçdür
Zekatın
vermediği mal
Veliye kalır
ibret al
Kasayı açacak
derhal
Sana nasihat ne
güçdür
Parayı ki alır
kapar
Masa başında
keyf yapar
Artık sen
velvele kopar
Geri gelmek
gayet güçdür
Vermezdin sen
fakirlara
Sanardın gider
zarara
El nasıl verdi
kumara
Nadime fayda ne
güçdür
Paran biter
eder küfür
Derhata olsaydı
küsür
Tabi der
etmedin şükür
Nanköre ikaz ne
güçdür
İleri yolla ey
ahmak
Başına vurdurma
tokmak
Milyon bıraksan
derler hortlak
Kuldan teşekkür
ne güçdür
Ellah için
denilince
Keseni açasın
bence
Sırat köprüsü
çok ince
Geçmek onu
gayet güçdür
Hele denilince
Kurân
Coşsun
kalbindeki iman
Yetişsin hafız
nevcivan
Onlarsız dünya
ne güçdür
Onlar okuyacak
Kurân
Haz duyacak
bizde iman
Rahat olacak
cümle can
Kurân’sız hayat
ne güçdür
Kurân kursunda
okuyan
Odur ilmi bilip
yayan
Kurân’ı duyana
[?] uyan
Onsuz felah
gayet güçdür
Varsa sende
eğer çocuk
Kurân ilmini
öğret çok
Başka tahsile
sonra sok
Kılavuzsuz
kervan güçdür
Evveli ba’dır
sonu sin
Kurân senin
kifayetin
Bil mukaddes
emanetin
Rehbersiz yol
gayet güçdür
Ondan ki ayrı
kalırsın
Fitne bahrına
dalarsın
Daha kimden
fayda umarsın
Gemisiz
kurtulmak güçdür
Manevi derdlere
derman
Şüphe yok
muhakkak Kurân
Okununca oluruz
hayran
Onsuz iman
gayet güçdür
Evvelinde de
söyledim
Manevi bir derd
var dedim
Ona Lokman çok
zor dedim
Tedavisiz
gitmek de güçdür
Aşikar olursa
yaran
Çok bulunur onu
saran
Gizli derde
işte Kuran
Başka doktor
gayet güçdür
Oku Kurân’ı her
zaman
Derdlerine olur
derman
Son nefeste bil
ki iman
Onsuz kalması
gayet güçdür
Çok doğrudur
hep bu sözler
Aşık Halil
doğruyu söyler
Tavana
dikilince gözler
Hatırlamamak ne
güçdür
Zehep:
Altın
Bahr:
Deniz
[Ece Muhtırası
Cep Ajandası 1966, 12-27 Mayıs sayfaları arası]
…
[Aşağıdaki şiir Osmanlıca ile yazılmıştır]
immetinizi
bekleriz…
Ahfadı
Fatihlere el uzatan dilleri okusun Kurân
Ehl-i imanın
sizden beklediği budur inan
Maharetiniz
görünsün biz de diyelim Müslüman gardaş uyan
Mecliste
çoğalsın inşaellah sizin gibi âl-i hümam
Kalben severiz
sizleri hoş görünüz yazdık kelam
Huzurunuzdan
ayrılırken yine ederim hürmetle selam
Bütün
Müslümanlar dua eder zafer vere Mevlam
Aciz Halil de
dua ve sevgilerini sunar vesselam
Dağgüvezi
Çatağı fahri Kurân hocası
[Ece Muhtırası
Cep Ajandası 1966, 24-25 Nisan sayfaları arası]
[Hoca Efendi’nin vasiyet kağıdının
arka tarafında şu şiirler yazılıdır.]
Merhum Mehmet Akif: Cephede en cesur asker, camide en ateşli vaiz, meydanlarda en büyük hatipti.
Onun tereşşuhatından:
Şudur cihanda benim en beğendiğim meslek
Sözüm odun gibi olsun hakikat olsun tek
Feryadı bırak kendine gel çünkü zaman dar
Uğraş ki telafi edecek bunca zarar var
İş bitti sebatın sonu yoktur diye yılma
Ey millet-i merhume sakın ye’se kapılma
Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli
Ebediyyen yurdumun üstünde benim inlemeli
Hayır! Hayal ile yoktur benim alış verişim
İnan ki her ne demişsem görüp de söylemişim.
…
Hazırlayan: Ahmet Çapku
02.06.2006. Üsküdar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder