İnternette Arayınız!

9 Aralık 2021 Perşembe

Halil Tatlıgül Hoca Efendi’nin 1966 Ece Cep Ajandası’na Yazdığı Şiirlerinden Bir Kısmı

          Hemen her yaz mevsiminde memlekete geldiğimde Halil Hocamın kabrine uğrar, dua okur, onun yanıbaşında biraz tefekküre dalar sonra Hoca Efendi’nin yapımına öncülük ettiği camiye uğrar, namaz kılıp orada biraz soluklanırım. Hocamızın vefatı öncesi hafta Perşembe günkü sohbetine katılmış biri olarak geçmiş zamanı muhayyilemde zevk-i tahattur ederim. Geçen yaz da İslamdağ’a uğramış, Hocamızın mahdumları Abdulfettah ve Abdurrahman Efendilerle bir süre sohbet etmiştim. A. Fettah bey, sağolsun, bana Halil Hocamızın, içinde şiirleri bulunan cep ajandasını okumam için lütfedip vermişlerdi.

              Sözünü ettiğim cep ajansında Hoca Efendi’nin muhtelif tarihlerde farklı mevzularda kaleme alınmış şiirleri var. Aşağıdakiler Hocamızın kaleminden özel defterine yazılmış şiirlerinden bir kısmıdır. Parantez içindeki bilgiler tarafımızdan verilmiştir.

[İslam’ın beş temel esasının şiirle anlatımı]

Yüce Rasülüllah bak ne buyurdu

İslâm beş temel üzredir duyurdu

Birincisini söyledi kelime-i şehâdet

İnananın dili bol söyler elbet

O kelime lâilâhe illellahdır

Devamı Muhammedü’r-rasûlullahdır

Mânâsı Ellah birdir müstehak ona ibadet

Kuludur ve hak elçisidir Muhammet 

İkincisi namazdır dedi Fahr-i Cihan

Borçdan kurtulur beş vakit kılan

Üçüncüsüdür kul zekat verir

Bağışla malından fakıra kırkda bir

Dördüncüdür bir ay Ramazan

Nefsi güzel terbiye eder inan

Beşincisi zengin olana emreder ELLAH

Haccediniz ziyaretiniz olsun Beytullah

İman kalbdedir bunlar ayakda tutar

Bu beş olmazsa imanı şeytan yutar

Şu halde iman kalede altuna benzer

Şeytan çalmak için etrafında gezer

Kalenin kapusu var beş yerinde

İşte nöbetci dikilmiş her birinde

Zira nöbetcilere lazımdır uyumamak

Uyursalar şeytana kolay olur kapmak

Nöbetciden maksad bu beş şart olur

Tatbik eden tamam Müslüman olur

Aciz Halil sen durma daim yaz

Müslümanım diyen elbet kılacak namaz

[Ece Muhtırası Cep Ajandası 1966. “28-31 Mayıs sayfaları arası”]

[Halil Hoca aşağıdaki şiirinde ‘çaycılar’ adı altında muhtemelen tasavvuf erbabına, zikir halkaları oluşturup Allah’ı zikredenler hakkında ileri geri konuşanlara bir tür nasihat kabilinden reddiye kaleme almıştır.]

Ey çaycılara düşman olan

Ben de onlara düşmanım inan

Geçelim aleyhlerine gel yaman

Kusurlarını bulalım söyleyelim onlara


Acaba kardeşim bunlar ne yaparlar

Bu millet onlara çokca atarlar

Yoksa bunlarda var mı hatarlar

Varsa korkmadan söyleyelim onlara

 

Gel aramızda iyice müzakere edelim

Haklarında konuşduğumuzu iyi bilelim

Bilirsek hatalarını islaha gidelim

Bizden islah düşer o zaman onlara

 

Peki şimdi sana ben sorayım

Senden evvela ben bilgi alayım

Ondan sonra o adamlara dalayım

Ben çatmayı bilirim doğrusu onlara

 

Söylüyorum kardeşim çayı içerler

Hem çok içerler hududu geçerler

Ondan sonra da oturup hatim ederler

Bunu suç görüyorum ben onlara

 

Peki kardeşim bu mudur yalnız suçları

Başka var mı acaba onların ipucaları [?]

Öyle ise bize çok geçdi hakları

Bu suç değil belki iyi denir onlara

 

Kardeşim çayı çok içmekden ne olur

Çay zaten halal nimetdir durur

Kardeşim aleyhinden atma dilin kurur

Ben şimdi helallık dilerim onlara

 

Bana darılma sana bir şey diyeceğim

Seni doğrusu mümkünse ikaz edeceğim

Ben sana doğrusunu deyip gideceğim

Biz haddi zatında teşekkür edelim onlara

 

Baksana sonunda ederlermiş hatim

Ölülerimizi anarlar elbet daim

Derler duada Ya Rab devleti eyle daim

Devletin bile ihtiyacı var onlara

 

Peki bunlar böyle madem doğru insan

Utanmadan onlara nasıl uzattın lisan

Çatacak insan bulamadın mı utan utan

Seni ikaz ederim dil uzatma onlara

 

Sen hiç duymadın mı kumarhaneler

Daha beteri var bilirim şarabhaneler

Daha ne rezalet yerleri var neler

Onları bırak da demek çat onlara

 

Sen imandan almışsan eğer tat

Git de şarabcılara söyle çat

Aman kardeşim müslümanı dilinden at

Kıybet etme borclanırsın onlara

 

Ortalık doldu bak hep dinsiz

Sen hâlâ Müslümanlara çat ey beyinsiz

Bindiğin gemi senin doğrusu dümensiz

İslah et kendini çatma Müslümanlara

 

Daha çok söylerim amma burda kalsın

Herkes elinden gelirse birer kafire çatsın

Müslümanı mümkünse dilinden atsın

Hacı Halil der ki sevkim [sevgim] var onlara

 

16 Mart. Hacı Tahsin’in evinde.

 

Hatar: Kusur, hata.

[Ece Muhtırası Cep Ajandası 1966. “30 Haziran-5 Temmuz sayfaları arası”]

[Aşağıdaki şiir herhalde dargın olan birilerinin barışmasına vesile olan Hoca Efendi’nin sevincinin işareti olsa gerektir.]

Bir dakika vaktınızı alacam

Gelişimizdeki esas gayeyi sunacam

Kabul olursa sözüm mesrur olacam

Vesile olmamızı arzu ederim

 

Gelişimiz ansızın ‘ol’du tabi ki zahir

Muhakkak vardır sebeb anlar mahir

İstedik ki gitsin aramızdan şeytan-ı hakir

Daha geri gelmemesini arzu ederim

 

İnsan beşerdir elbette şaşar

Şeytan var kuvvetini peşine koşar

Aramızı açarsa sevinli yaşar

Bükelim şeytanın boynunu arzu ederim

 

İnsanlar birbirine sebeb olacak

Her biri yekdiğerini arayıp soracak

Vasıta olan da muhakkak sevab bulacak

Bol sevabdan istifade etmeyi arzu ederim

 

Başka bir hadisle mevzua edeyim devam

Rasülüllah buyurmuşdur ey âl-i hümam

Üç günden fazla dargınlık kat’i haram

İşte dargınlığın kalkmasını arzu ederim

 

Kusura bakmamak dilerim sizden başda

Elbette küçükleriz sizden bizler yaşta

İşte bizleri tutun kendinize arkadaş da

Kusurumuzda ellerinizi tutmanızı arzu ederim

 

Ellahım gönlünüzü nurlu etsin

Ecdadınızı hep mağfiret etsin

İnşaellah iblisin iğvası burada bitsin

Ümidimiz olsun artık diye arzu ederim.

 

İnşaellah gayemiz hasıl oldu

Barışmamıza kalbimiz sevincle doldu

Bu işiniz benim şirime sebeb oldu

Doğrusu hepinize hurmetimi arzu ederim.

 

Âl-i Hümam: Yüksek seciyeli gayretli insan

[Ece 1966 Cep Ajandasının 2-5 Mart sayfaları arası]

 

[Hastaname şiiri Hoca Efendi’nin türlü çeşit hastalıkları sebebiyle hastanelerde çektiği ızdırapların ufak bir yansıması olmalıdır. Hoca Efendi’nin hastalıkları arasında kalp, böbrek, tansiyon sayılabilir. Galiba şeker hastalığı da var. Hocalık hizmetleri, ailenin geçimi, kimseye halini arzetmeme prensibi, belki de bazen parasızlık, hastanelerde dönen türlü çeşit kayırmalar ve/veya rüşvetler… Aşağıdaki şiirde söz konusu hastane hallerinin tasviri söz konusudur.]

HASTANAME

Bir müessese var ki ismi müsteşfa

Demekdir ki taleb olunur orada şifa

Gider hastadan çekdiği cevr ü cefa

Devletin mi şahısın mı onu soruyorum

 

Osmanlı deyimi ile derler şifahane

Muztariblere gelir sanki safahane

Fukaraya doğrusu büyük devlethane

Fakirin mi zenginlerin mi onu soruyorum

 

Şimdiki lisanımızda ismi hastahane

Parası olana hakikat iyi istirahathane

Cebinde paran yoksa işte sana hastahane

Zenginlerin babadan mirası mı soruyorum

 

Vezneye beş lira ver derler karşıda doktor

Tabibe gittiğinde der yatak yokdur

Baştabibe çıkarsın gidilmez nebetci çokdur

Kime derd anlatalım onu soruyorum

 

Hasta yan tarafda ıztırablı inler

Cebinde para yok seni kim dinler

Gireni çıkanı mı sorarsın sen binler

Biz niçin giremiyoruz onu soruyorum

 

Az ileri atılsan derler dur hasta uyur

Merd isen derdini anlat da duyur

Birisi el uzatsa ona derler buyur buyur

Ne oynar arada onu soruyorum

 

Yapdırmış orayı, doktor vermiş devlet

Niçin yatılmıyor ya verilmeyince ücret

Parasız girilmiyor içeriye elbet

Derdimize kim çare bulacak onu arıyorum

 

Tatlıgül kim dinler seni inlemene bak

Fakırin hali her zaman sızlanmak

Bol paran yahud yanında bacağı çıplak

Varsa bakarlar sana ne haldir diye soruyorum

[Ece Cep Ajandası 6-9 Mart sayfaları arası]

[Aşağıdaki şiir, herhalde Hoca Efendi’nin Tunceli’de asker iken tanıştığı, sonraki zaman dilimlerinde kendisini ziyarete gittiğinde vefat etmiş olduğunu öğrendiği çok sevdiği bir arkadaşı için kaleme alınmıştır.]

 

Ah nevcivanım sadık mücahid kardeşim

Acı haberini duyduğumdan beri âh ü zârdır içim

Kükreyen imanını akseden simandan bilmişim

Nasıl unutayım kardeşim ben seni

 

Seyrüsefer ettiniz geldiğiniz bana dost arkadaş

Katlandınız çileye koydunuz bir yastığa baş

Bu karibe orda oldunuz gönüldaş

Geleli göremedim nerde bulayım ben seni

 

Hayal zannederim ben sizi gördüğüm anı

İnmişdiniz arabadan dört imanlı sima hani

Yapdığınıza karşılık çok bağışlaya sizi Ganî

Tunceli’de demek görecekmişim ben seni

 

Hani senin kulağımda çınlayan gür sesin

Sevimli sesini duyduğumda anlardım sensin

Kurân yuvasına lider oldun duasını aldın herkesin

Medreseye çıktığımda bulamadım ben seni

 

Canım kardeşim ben geldim seni ziyarete

Görünmezdin demek intikal ettin ebediyete

Gıbta edilecek sayın [sa‘yin] vardı İslamiyete

Kurânla elbet anarım kardeşim ben seni

 

Yüce Mevlaya yalvarırım ederim daim niyaz

Geride kalanlarına sabır vere biraz

Sana da bol rahmet dilerim arkadaşım Yilmaz

İnşaellah Rasûle komşu görürüm ben seni.

25 Mart akşam

[Ece Ajandası, 8-10 Mayıs sayfaları arası]

 

[Bir mü’minin harama karşı tavrının nasıl olması gerektiğine dair kaleme alınmış bir şiir de aşağıdadır. Bazı yerleri tam okuyamadık.]

HARAM

Haramın binası yokdur

Paranın cefası çokdur

Yaranın [?] lokması çokdur

Kalbi tamir gayet güçdür


Haram gelir birer birer

Bilki gider biner biner

Akıl olan hak söz dinler

Teslim olmak gayet güçdür

Halik rızkı bil verecek

Tabi kul taleb edecek

Rızkı Ellah’dan bilecek

Nefsi tatmin gayet güçdür

 

Haramdan dolarsa kasa

İçkisiz kalkmazsa masa

Kalbi demirdeki pasa

Benzer islah gayet güçdür

….[?] olmak[1] nimete küfür

İnanan edecek şükür

Bak o zaman malı yürür

Tatbik işte gayet güçdür

 

Sen bulduğunu kaparsan

Haram helal güp atarsan

Ne zaman hapı yutarsan

Lokman sana gayet güçdür

 

Azab ettirme kendine

Haramı koyma cebine

İnersen kabrin dibine

Halin orda gayet güçdür

 

Soru sorarlar melekler

Hani çaldığın zehepler

Yumulur senin kelpenkler

Cevap vermek gayet güçdür

 

 

Hele midene dikkat et

Haramdan önüne çek set

……………..zikret

Haram varsa gayet güçtür

Ayni kamyonat deposu

Yağına karışınca su

Kalacak yolda doğrusu

Yol alması gayet güçdür

 

Mide ki işte yer haram

Gaflet basar dinle kelâm

Yolda kalırsın vesselam

Cennet cemâl gayet güçdür

 

Bir kimseki zekât vermez

Ondan bil ki hayır gelmez

İnan asla safa sürmez

Kanaatsız safa güçdür

 

Para ki binleri aşar

Keder yüz binlere çıkar

Zekat desen aklı kaçar

Hırsı yenmek gayet güçdür

 

Bilmek kırkda bir zekat var

Zengin fakire el tutar

Esdiğinde aksi rüzgar

Kurtulması gayet güçdür

 

Verseydi o zekatını

Kurtaracaktı malını

Nara koymazdı canını

Gafile ikaz ne güçdür

 

Zekatın vermediği mal

Veliye kalır ibret al

Kasayı açacak derhal

Sana nasihat ne güçdür

 

Parayı ki alır kapar

Masa başında keyf yapar

Artık sen velvele kopar

Geri gelmek gayet güçdür

 

Vermezdin sen fakirlara

Sanardın gider zarara

El nasıl verdi kumara

Nadime fayda ne güçdür

 

Paran biter eder küfür

Derhata olsaydı küsür

Tabi der etmedin şükür

Nanköre ikaz ne güçdür

 

İleri yolla ey ahmak

Başına vurdurma tokmak

Milyon bıraksan derler hortlak

Kuldan teşekkür ne güçdür

 

Ellah için denilince

Keseni açasın bence

Sırat köprüsü çok ince

Geçmek onu gayet güçdür

 

Hele denilince Kurân

Coşsun kalbindeki iman

Yetişsin hafız nevcivan

Onlarsız dünya ne güçdür

 

Onlar okuyacak Kurân

Haz duyacak bizde iman

Rahat olacak cümle can

Kurân’sız hayat ne güçdür

 

Kurân kursunda okuyan

Odur ilmi bilip yayan

Kurân’ı duyana [?] uyan

Onsuz felah gayet güçdür

 

Varsa sende eğer çocuk

Kurân ilmini öğret çok

Başka tahsile sonra sok

Kılavuzsuz kervan güçdür

 

Evveli ba’dır sonu sin

Kurân senin kifayetin

Bil mukaddes emanetin

Rehbersiz yol gayet güçdür

 

Ondan ki ayrı kalırsın

Fitne bahrına dalarsın

Daha kimden fayda umarsın

Gemisiz kurtulmak güçdür

 

Manevi derdlere derman

Şüphe yok muhakkak Kurân

Okununca oluruz hayran

Onsuz iman gayet güçdür

 

Evvelinde de söyledim

Manevi bir derd var dedim

Ona Lokman çok zor dedim

Tedavisiz gitmek de güçdür

 

Aşikar olursa yaran

Çok bulunur onu saran

Gizli derde işte Kuran

Başka doktor gayet güçdür

 

Oku Kurân’ı her zaman

Derdlerine olur derman

Son nefeste bil ki iman

Onsuz kalması gayet güçdür

 

Çok doğrudur hep bu sözler

Aşık Halil doğruyu söyler

Tavana dikilince gözler

Hatırlamamak ne güçdür

 

Zehep: Altın

Bahr: Deniz

 

[Ece Muhtırası Cep Ajandası 1966, 12-27 Mayıs sayfaları arası]

[Aşağıdaki şiir Osmanlıca ile yazılmıştır]

immetinizi bekleriz…

Ahfadı Fatihlere el uzatan dilleri okusun Kurân

Ehl-i imanın sizden beklediği budur inan

Maharetiniz görünsün biz de diyelim Müslüman gardaş uyan

Mecliste çoğalsın inşaellah sizin gibi âl-i hümam

 

Kalben severiz sizleri hoş görünüz yazdık kelam

Huzurunuzdan ayrılırken yine ederim hürmetle selam

Bütün Müslümanlar dua eder zafer vere Mevlam

Aciz Halil de dua ve sevgilerini sunar vesselam

 

Dağgüvezi Çatağı fahri Kurân hocası

 

[Ece Muhtırası Cep Ajandası 1966, 24-25 Nisan sayfaları arası]

 -----

[Hoca Efendi’nin vasiyet kağıdının arka tarafında şu şiirler yazılıdır.]

 

Merhum Mehmet Akif: Cephede en cesur asker, camide en ateşli vaiz, meydanlarda en büyük hatipti.

Onun tereşşuhatından:

Şudur cihanda benim en beğendiğim meslek

Sözüm odun gibi olsun hakikat olsun tek

 

Feryadı bırak kendine gel çünkü zaman dar

Uğraş ki telafi edecek bunca zarar var

 

İş bitti sebatın sonu yoktur diye yılma

Ey millet-i merhume sakın ye’se kapılma

 

Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli

Ebediyyen yurdumun üstünde benim inlemeli

 

Hayır! Hayal ile yoktur benim alış verişim

İnan ki her ne demişsem görüp de söylemişim.

 

Hazırlayan: Ahmet Çapku

02.06.2006. Üsküdar



[1] ‘olmak’ kelimesinin üstü çizilmiş


© Bekir Akkaya Blogspot Copyright 2000 © Kaynak göstererek kullanmaya özen gösteriniz. Tüm yasal haklar https://bekirakkaya.blogspot.com.tr/ye aittir. Çalınan her türlü içeriğin hukuki ve cezai sorumluluğu çalanın kendilerine aittir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder