İnternette Arayınız!

İnceleme-Araştırma etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İnceleme-Araştırma etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Ekim 2017 Salı

Kes-Kopyala- Yapıştır Örneği (Hem de Resmi Okul)

Kes-Kopyala- Yapıştır Örneği (Hem de Resmi Okul)
Hangi Okul mu? KAL'da saklı...Ayıp Olmasın diye Şifreli Yazdık...

Yazının Asıl Örneği

İşte Hırsızlığın Belgesi...




Baba Mustafa (Mustafa Karaoğlanoğlu) ve Şiirleri / Bekir AKKAYA

MUSTAFA KARAOĞLANOĞLU (BABA MUSTAFA)NIN ŞİİRLERİNİ YAYINLIYORUZ/BEKİR AKKAYA

BABANIN YERİ LOKANTASININ SAHİBİ BABA MUSTAFANIN ŞİİRLERİ. KENDİSİNE ALLAH RAHMET ETSİN...

Elimde yaprakları solmuş ve bir o kadar özenle korunmuş bir defter var. Defter deri ciltli olup kapağı çevirdiğinizde ilk sayfasında bir asker fotoğrafı. Hemen fotoğrafın altında lale resimleri yapılmış bir yazı “ŞİİR DEFTERİ”
Aynı sayfada en alt sağ köşede Mustafa Karaoğlanoğlu, 6. Zh.Tuğ.Ord.Bl / KANDİLİ yazan bir adres. Defterin ilk yaprağını çevirdiğinizde son derece düzgün yazılmış bir yazı.

AÇMA
Açma bu defteri gözyaşı bulursun
Okuma bu satırları hıçkırıktan boğulursun
Sanma ki bu deftere derdimi yazdım.
Derdimle bak beri bağrımda kazdım.
Açma bu defteri bağrım yanıktır.
Okuma bu satırları sevgilimden ayrılıktır.

Her ne kadar elimdeki defter “AÇMA” başlığı ile yazılmış satırlarla başlasa da sayfaları itina ile açarak birbirinden güzel şiirleri okuma imkânınız oluyor. Bu defter iki yıldan bu yana bende. Yani bu defterdeki şiirleri ben iki yıl öncesi okuma imkânım oldu.
Hemen masamın üzerinde Şair Kamil Yüce’nin Gönül Bahçesi isimli şiir kitabı mevcut. 180 sayfalık şiir kitabını okurken sayfa 167’de “BABA MUSTAFAM” adında 20 kıtalık 09.04.2002’de yazılmış bir şiirle karşılaştım.
Bu şiir kitabında bu şiir kim için yazılmış diyorsanız hemen söyleyeyim. Elimde bulunan şiirlerle dolu defterin sahibi ve hepimizin tanıdığı BABANIN YERİ LOKANTASININ SAHİBİ BABA MUSTAFA adıyla bilinen Mustafa Karaoğlanoğlu’na.
Peki, Baba Mustafa Kimdir?
9 Nisan 2001 yılında vefat eden Baba Mustafa ismi ile bildiğimiz Mustafa Karaoğlanoğlu 1948 yılında Fatsa’nın Gölküy Köyü’nde dünyaya gelmiş. Annesinin adı Şakir ve Babasının adı ise Asiye’dir.
Elimdeki şiir defterinden anladığım kadarıyla 1969 yılında askerliğini tamamlayan Mustafa Karaoğlanoğlu asıl mesleği olan aşçılığının yanında , şiir yazamaya 1969 yılında başlamış.
Baba Mustafa’yı çok yakından tanıma

13 Aralık 2013 Cuma

Ben Cemaati Cemaat Beni Hiç Sevmedi/ Bekir AKKAYA

Dershaneler üzerine Zaman Gazetesinin o bilinen meşhur manşetinden ve Samanyolu TV’nin ilk iki gününde yaptığı yayınlar nedeniyle çok rahatsız olmuş bu nedenle de “Dershaneler Kapatılsın” diye 15.11.2013 tarihinde bir yazı kaleme almıştım. Benim yazımdan dört gün sonra başbakanımız ATV ve KanalA TV’de canlı yayına çıkmış ve o günden bu yana da tüm gazeteler ve TV kanalları iki farklı  fikir üzerinde binlerce köşe yazısı  ve proğram yapılmış ve hala da yazılıp çizilmektedir. Birey olarak ben şahsen “Dershanelerin Kapatılması” tarafındayım.
            Milli Eğitim Bakanlığı çok net ve anlaşılır bir dilde konunun “eğitim-öğretim” meselesi olduğunu söylediği halde dershanelerin yüzde22’sini oluşturan SamanyoluTV ve beraber yayın yapan gazeteler işi anlamazdan gelerek benim hala anlamakta güçlük çektiğim eğitim-öğretim alanı dışında konuyu derinleştirmeye çalışmaktadır.
            Oysa mesele Milli Eğitim Bakanlığının temel bir konusu olup “bugüne kadar okullarda yapılan eğitim ve öğretimin ne kadar başarılı, ne kadar başarısız olduğunu, başarısız ise alınması gereken önlemler ve çıkarılması gereken kanun ve yönetmelikler”  meselesidir. Bunda da anlaşılmayacak hiçbir durum söz konusu değildir.
            Önceki yazım nedeniyle beni siyaset yapıyor diye eleştirenlere ve bana hakaret edenlere   “Bir öğretmen olarak hep dershaneler konusuna hiç  iyi bakmadım. “  zaten diyebilirim.
            Üstelik eğitim öğretim konusunu konuşmak öğretmene yasak oluyor da,  ticaret yapan ve eğitim öğretimi istismar edenlere yasak değil.  Aldığı eğitim nedeniyle eğitimden uzak “ticaret okumuş” adamlar konuşacak, ahkâm kesecek bir veli ve öğretmen olarak bizim konuşmamız yasak. Adı üstünde “Dershaneci”  bunun başka anlamı mı var?
            Yazdığım yazının ardından tam bir ay geçti. Benden sonra yüzlerce yazı yazıldı, yüzlerce yorum yapıldı.  Büyük çoğunluğunu okudum.  Ciddi anlamda eğitim-öğretim noktasında çok güzel analizlere imza atanlar oldu.  Bunun dışındaki yazı ve yorumlar akıl uçuklatacak cinstendi. Benimde şahsen inandığım konu “Bu Dershane olayı” kesinlikle eğitim-öğretim dışında irdelenmesi  gereken  bir durumdur.  Önceden de yazdığım gibi “Cemaat” diye nitelenen kesimin önüne ileriki yıllarda bilerek ya da bilmeyerek yapmış oldukları analizler ve haberler  “Gazete KöpürÜ” olarak önlerine konulacaktır. Aynen 28 Şubatta olduğu gibi yine ileriki yıllarda “İftiralara Cevap” diye cevap olmayan yazılar çiziler ve savunmalar “Cemaat” denilen kesimlerce yapılmaya çalışılacaktır. Nasıl ki bugün 28 Şubattaki tutumlarını gerçek manada izah edemedikleri gibi ileriki yıllarda bugünleri ve aldıkları tavrı da izah edemeyeceklerdir.
            Baştan söyleyeyim. Bugüne kadar hiçbir cemaate direk bağlı olmadım. Hiçbir siyasi düşünce ya da lidere de. Bir İmam Hatipli olarak alnı secde gören herkese derin bir muhabbetim vardır. Kitaplarını, dergilerini  takip eder zaman buldukça da herkesin davetlerine gitmeye çalışır,  bu kesimlerin arasında bulunmaktan son derece mutlu olurum.
            Bir kez Adıyaman –Menzile gitmişliğim var…Buradan çok etkilendim. Hala aynı durumdayım. Son zamanlarda okumaya çalıştığım tasavvuf içerikli kitaplar beni benden alıp başka alemlere götürüyor. Mutluyum ve huzurluyum. Sizlere de tavsiye ederim.
            Türkiye’deki cemaat ve tarikatları takip ederim. Onlarla ilgili tüm yayınları ve dergileri okumaya çalışırım. Cemaatle tarikatı birbirine karıştıran hiçbir analizi ciddiye almam…Hiçbir kitabı da. Süleymancıları da bilirim. Nurcuları da. Nurculardan Ayrılan “Cemaat” denilen Fethullah Hoca Cemaatini de…Tarikatlardan Nakşiyi de Kadiriyi ve diğerlerini de…
            İşte burada “Dershaneleri” bunların neresine koymak gerekir? Bunu bilemiyorum.
            Bizzat kendimin incelemelerimden  biliyorum ki, bütün tarikatların ya da cemaatlerin yurtları da vardır, dershaneleri de…Cemaatler de “Fethullah Gülen Cemaati” ile de kesinlikle sınırlı değildir. Ama ne hikmetse bugün “Cemaat” deyince hep bu cemaat akla geliyor. Bu anlamda diğer cemaatleri bilerek ya da bilmeyerek bir kesim yok sayıyor.  “Süleymancılar” unutturuluyor. Vakıflar unutturuluyor. Nurcular unutturuluyor. Esat Coşan Hocaya bağlı olanlar, Hizmet Vakıflarına bağlı olanlar unutturuluyor. Benim bildiğim onlarca cemaat ve hizmet grupları var…Hem de bunu gerçek manada “hizmet” aşkı ile yapıyorlar. Kendilerinin reklamını yapmak istemiyorlar. “Cemaat” deyince akla bir TV kanalı ya da bir gazete akla geliyor…Hizmet deyince diğer hizmet birimleri yok sayılıyor…
            Şahsen ben bazı şeyleri anlamakta güçlük çekiyorum. Bu cemaat neden bu kadar gündem de? Herkesin dershanesi var, herkesin cemaati ya da tarikatı var. Herkes ticaret yapıyor. Herkesin gazetesi, dergisi  ya da TV’si var. Kimsenin sesi çıkmıyor. Herkes işini yapıyor. Ama ne hikmetse bu cemaat gündemden hiç düşmüyor, düşmemeyi de seviyor.
            Ben Fethullah Gülen Cemaatini uzun yıllardır tanıyorum.  Hep  iyi insanlar olarak gördüm ve öyle görmeye devam edeceğim İnşallah.  Alnı secdeye gidenlere olan muhabbetimden kaynaklı olsa gerek bu cemaatte çok sayıda dostlarım var. Çok sevdiğim ve saydığım dostlarımdan bazılarının bu cemaatle kendilerini ilişkilendirmeleri nedeniyle ben de kendimi onlardan biri kabul ettim. Zaman zamanda en yakın dostlarım bile beni anlayamadığım bir şekilde hayal kırıklıklarına uğrattı. Belki de bana öyle geldi. Bugüne kadar dostlarımla sözlü olarak yaptığım sitemler dışında bugüne kadar yazılı olarak kimse ile paylaşmadım. Ancak son zamanlarda yıllar önce bana yapılan davranış ve tavırların kendilerinin dışında herkese yapıldığını gördüm. Ya da ben öyle anladım.
            Mesela ben 28 Şubatta  bu cemaatin kendilerinden bekleneni yapmadıklarına inanıyorum. “Hizmetlere zarar gelmemesi adına” mazeretini kabul etsem de Necmettin Erbakan’a karşı aldıkları aşırı olumsuz durumları yazılanları ve söylemleri hiçbir zaman kabul etmedim. Uzun zaman abonesi olduğum Zaman Gazetesi’nin çıktığı günden bu yana özellikle köşe yazılarını takip ederim. 28 Şubat sürecinde aşırı bir şekilde Refah Partisini sınırsız bir şekilde suçlamaları anlaşılır bir durum değildir. Bu konular yüzlerce kez yazıldı çizildi. Bu yüzdendir ki “İftiralara Cevap” adı altında internette ya da başka yerlerde yazılan çizilenler hiç inandırıcı değil.
            Hiç gereği yokken her soruya cevap verme alışkanlıkları ya da olumlu olumsuz kanaat bildirmeler cemaati hep yıpratıyor. Siyasilerden birini sevme birini sevmeme gibi söylemler “diğer hizmet Harekâtları”nda ben şahsen görmedim.
            Mavi Marmara hadisesi mesajları anlaşılır gibi değil. İsrail’in bile özür dilediği ve suçunu kabul ettiği bir olayı cemaatin farklı yorumlama ihtiyacının sebebi ne olabilir?
            “Otorite” kelimesini kullanarak Mavi Marmara Olayında suç gören bakış ne hikmetse  “Dershane” olayında mevcut yasal bir siyasi iktidarın eğitim- öğretimle ilgili düzenlemesine acımasızca karşı çıkabiliyor. Ve otoriteyi yerden yere vurabiliyor.
            Aslında ben hep düşünürüm. Bu açıklamalar ya da bu güç ve irade ne adına olur? Devletin içersinde yasal kurumlar mevcut. Sıradan bir kurum bile izin almadan bir açıklama yapamaz. Her şey kanunlara tabidir.  Devletin konsoloslukları, büyük elçilikleri ya da ataşelikleri hep var. Devlet adına bir açıklama yaparlar.
            Cemaat açıklamalarını kim adına yapar. Yapınca nasıl haber olur ya da günlerce yazılır çizilir. Bu benim hiç anlamadığım bir durumdur. Ve düşündükçe de düşüncelerim beni korkutur. Düşünsenize 28 Şubatta bir iktidar yıkılırken görüş ve düşüncelerle iktidarın düşmesine destek verir tarzda beyanatlar gücünden söz ediyorum. Yine hala tavırlar net…Herkese gülücük dağıtan bu kesim ne hikmetse belirli kesime “hoşgörülü” olamıyor.
            “Dinler Arası Diyalog” ya da “Hoşgörü” projelerinden söz ediliyor. Dünya çapında konu edilen ve yüzlerce kitap yazılan bu “Diyalog” projesi bizim dışımızda bir şey mi? Çok sayıda İslami kesimin karşı olduğu hatta Diyanet İşleri Başkanlığının da “olmaz” dediği bu çalışma gerçekten ne anlam ifade ediyor? Faaliyetler kim adına yapılıyor? Biliyorum derin konular…
            Biraz da kişiselleştireyim. Zannedersem 2000 yılında Kumru’ya Etüt Merkezi açılınca Ordu Haber Gazetesinde açılış haberin altında benim imzam var. Gazetenin o haftaki köşe yazım “Cemaat ve Etüt Merkezi” idi. Yazım nedeniyle o günün şartlarında ve o günün iktidar partisinin Kumru teşkilatı başkanı tarafından “Dincilik Yapıyorsun” diye tehditler aldım ve hakaretler yedim. Hatta Vilayete şikâyet edildim.  Günlerce uyumadım. O günün Etüt Merkezi Müdürü “ŞM “ bana yardım edeceğine benden kaçtı. Karşılaştığım bir gün “Sen riski seviyorsun” diyerek benden uzak durma yollarını aradı. Teselli bile etmedi. Benden yüz çevirdi. Bir anda benimle Etüt Görevlileri aralarına mesafe koyuldu. Kırılmıştım ama zaman sonra “bir sebebi vardır” diye yorumladım.
            İleriki yıllarda çocuğumu SBS kursları için Etüt Merkezine gönderdim.  Ücrete tabii olan kurslar sınavlara kadar “iyi iyi” cümleleri ile devam etti. Sınav sonucunda ise acımasızca daha önceden söylemedikleri ya da bir veli olarak uyarmadıkları halde çocuğun onlarca suçunu önüme koydular. Hatta daha da ileriye giderek “biz dediydik, eve söylediydik” ifadeleri eşliğinde hep çocuğu  suçladılar. Bu durumlarda iş işten geçmiş oluyor. Ve onlar da hep haklı kalıyorlar…
            Daha sonraki zamanlarda Ordu’da yine çocuğu dershaneye gönderdim. Bu kez de çocuğu “sorguluyor,  dediğimiz kitapları okumuyor, etkinliklere katılmıyor” diye dışladılar. Çocuğu hep suçladılar…Çok kez rehber öğretmenle görüştüm. Çocuğu aşırı bir şekilde suçlarken “rehberlikte çocuk suçlama var mı” dediğimde bu kez de aile olarak bizleri suçladığına şahit oldum.  İleriki zamanlarda eğitim almamış bir “ablanın” bu görevi yaptığını öğrendim.      
            Çocuğu bin bir ikna ile en son sene çocuğu yine ilgili dershaneye verdim. Parayı da peşin ödedim. Çocuğun aşırı bir şekilde direnmesi nedeniyle bir gün dahi devam etmeden çocuğu ilgili dershaneden alarak başka bir dershaneye verdim. Bir kağıt vermedikleri ve çocuk bir gün dahi dershaneye devam etmediği halde parayı geri iade etmediler. Oysa anlaşmamızda “iade” vardı. Tüm uğraşmama rağmen bir sonuç alamadım ve bir yıllık dershane parasının üzerine Ordu’daki dershane yattı.  Helalleşmedik…Onların da zaten umurlarında değildi.
            Benim cemaatle irtibatım hiç kesilmedi. Ama onlar anlamsız bir şekilde kesebiliyorlar. Onlara göre önemli olduğum bir yerde davetlerden beni hiç eksik etmezlerdi. Üç beş ay ayrıldığımda sokakta beni tanımadılar bile. Birden ilişkilerini kesebiliyorlar. Daha sonraki zamanlarda onların ummadığı bir yere gidişim sonrası davet ve ziyafet hemen başladı. İşlerine yararsanız kıymetlisiniz. Aksi takdirde itibarınız pek olmaz.
            İki kez Ordu’da  Türkçe Olimpiyatlarına katıldım. Türkçe Olimpiyatları nedeniyle bir de köşe yazısı yazdım.  Takdir gördüm. Çok sayıda teşekkür edildi. Ancak son zamanlardaki paylaşımlarım nedeniyle duydum ki  beni afaroz etmişler. Facebook arkadaşlıklarımdan ayrılma kampanyası açmışlar. Oysa her kesimden çok sayıda arkadaşım olduğundan “Dört Bin Altı Yüz” olan arkadaşım sayısı  sadece bu kampanya nedeniyle on beş eksildi.
            Bir arkadaşımın çocuğu dershane yurdunda kalıyor. Çocuklara her gün on tane “TWİTTER” atma görevi verilmiş. Ben şahsen tivit midir nedir kullanmıyorum…Kimsenin bana atmasına gerek yok…
            Ne yaparsanız yapın “dershaneler kapansın” istiyorum. Bunun dışında da tarikat ve cemaatlerin bu kadar her şeyle ilgilenmelerinden rahatsızlık duyuyorum. 
            Hoşça kalınız…

            Bekir AKKAYA / 14 Aralık 2013/Kumru

Bekir AKKAYA / Kumru Haber

12 Ağustos 2013 Pazartesi

Fizme Bayramları Üzerine/Bekir AKKAYA



YUKARIDAMLALI’DA MUHTEŞEM BAYRAM ŞENLİĞİ

Ordu’nun Kumru ilçesi Yukarıdamlalı beldesinde belediye tarafından düzenlenen bayram şenliği yoğun katılım ve coşkuyla geçti.

RAİF ÇEVİRME


ORDU (İHA) - Ordu’nun Kumru ilçesi Yukarıdamlalı beldesinde belediye tarafından düzenlenen bayram şenliği yoğun katılım ve coşkuyla geçti.

3 yıl önce belediye tarafından organize edilmeye başlanan Ramazan bayramı şenliklerinde bu yıl Kırkpınar’daki başpehlivanlar da katılarak güreş tuttu. Güreş alanında yer bulamayan bazı vatandaşlar da ağaçlara ve ormanlık yamaçlara çıkarak güreşi izledi. Yukarıdamlalı ve Fizme beldesine has ünlü ceviz helvası ustaları tarafından yapılarak pazarda satışa sunuldu. Şenliklere İçişleri eski Bakanı İdris Naim şahin, Ordu Milletvekili İhsan Şener, İzmir Milletvekili Ali Aşlık,Başbakanlık

9 Ağustos 2013 Cuma

Fizme Bayramları Üzerine / Bekir AKKAYA

Hani derler ya,
            “Eğri oturup doğru konuşalım.”
            Biz sayfalarımızda Fizme’deki dini bayramlarımız üzerine onlarca yazı kaleme aldık. Ve almaya da devam edeceğiz.
            Daha önceki yazılarımızda da belirttiğim gibi son zamanlarda bu bayramlara gitmiyorum. Bu gitmemeyi de fiilen belde belediyeleri kalkıncaya kadar sürdüreceğim. Nedeni ise Fizme halkının dini bayramlarını birilerinin sahiplenmesi. Oysa bu Fizme’nin dini bayram kutlamalarının yüzyıllara kadar uzanan bir geçmişi mevcuttur. Bunun aksini söyleyen hiçbir etkinliğin içersinde bir Fizmeli olarak

8 Temmuz 2013 Pazartesi

Güler Kumru (Kayalık)'la Söyleşi ve Fotoğraf / Bekir AKKAYA

GÜLER KUMRU (KAYALIK) : FATSA – ELEKÇİ KÖPRÜ’SÜ AÇILIŞINDAKİ DUA EDEN DİN ADAMI “HACI TEVFİK MÜFTÜ EFENDİDİR”

 Bugün çok değerli bir hanımefendi ile tanıştım. Yaklaşık dört saate yakın sohbet ettik. Kumru ilçesinin kurulmasından bu yana bilinmeyenleri öğrenme fırsatım oldu. Bugün Güler Hanımefendi’nin bana anlattıkları elimde bulunan bir çok belgeyi de doğruluyordu. Ben bu sohbette bildiklerimin

24 Haziran 2013 Pazartesi

Atları Konuşturan Adam Zaloğlu Rüstem/Haber

İki gün önce Zaloğlu Rüstem Ağa olarak tanınan Çokdeğirmenli Cemal İşcan’ı ziyarete gittik. Dostum Harun Muslu Zaloğlu Rüstem için “Atları konuşturuyor ve horozların dilinden anlıyor.” Derdi de inanmazdım. Ama gördüklerim karşısında inanın hayrete düştüm.


Çevresinde Zaloğlu Rüstem Ağa diye bilinen Cemal İşcan 30 yıldır atlarla uğraşan birisi. Karadeniz Bölgesinde tüm at yarışlarına katılarak onlarca ödül almış. Yarış aleminde ne tanımadığı ne de onu tanımayan kimse var. En önemli özelliği ise atların dilinden anlaması.

Zaloğlu Rüstem sadece atlara değil Horozlara da büyük ilgisi var. Nasıl atlarla ilgili tüm ayrıntıları biliyorsa aynı şey horozlar için de geçerli. Bir ara anlamadığımız bir sesler çıkardı akabinde kendisinin gözü gibi koruduğu horuz yanımıza çıka geldi. Bizlerin bakışları arasında horozun kulağına bir şeyler fısıldadı ardından horoz tam otuz beş saniye öttü. Ötmesini ancak horuz yere bayılınca kesti.
               Çokdeğirmenli Cemal İşcan horozları Kırıkkale’den getirdiğini ifade ederek “ Bu horozlar öyle bir horozdur ki bunlar Denizli’den getirilip Kırıkkale’de farklı bir tür oluşturuluyor ve ben de şimdilik burada yaptığım değişik bir yöntemle daha da farklı bir tür oluşturuyorum. Geliştirdiğim bir metotla da konuşamadığı halde benim dilimden anlayan bir “Horoz türü” geliştirdim. Ve bu horozlar yetişkin bir evlattan öte beni dinler

11 Haziran 2013 Salı

Görme Engelliler Derneği Tüzüğü

KARADENİZ GÖRME ENGELLİLER DERNEGİ ANA TÜZÜCÜ

BİRİNCİ KISIM GENEL HÜKÜMLER

MADDE 1- DERNEGİN ADI-MERKEZİ ve AMBLEMİ:

Derneğin Adı : "Karadeniz Görme Engelliler Derneği" dir.
Merkezi : Ordu iline bağlı Kumru ilçesidir.Ordu iline bağlı Fatsa ilçesinde irtibat bürosu bulunmaktadır. İkametgahı: Samur Mahallesi Belediye İş hanı Kat : 1
Amblemi :Daire içinde fındık fındığın içinde göz, dairenin üst çemberinde derneğin ismi alt çemberinde ise Karadeniz görme engelliler derneği 2007 yazısı mevcuttur

MADDE 2- DERNEGİN AMACI ve ÇALIŞMA KONULARI:

Derneğimiz, görme engellilerin her türlü sorunlarına demokratjk, çağdaş, laik ve sosyal hukuk devleti ilkelerine bağlı olarak çözüm getirmeyi amaç edinmiştir. Bu doğrultuda ülkemizin her tarafında ve yurt dışında faaliyet göstererek;
a) Görme organı kaybının. önlenmesi görme engellilerin tespit edilerek eğitim, rehberlik, rehabilitasyon sorunlarının çözülmesi, görme engellileri , topluma tanıtma ve toplumla kaynaştırılması amacıyla çalışmalar yapar.
b) Görme engellilerin istihdam edilebileceği meslekleri araştırır, amacına uygun işyerleri açar, işletir, özürlülerin istihdamını yaygınlaştırmak amacıyla resmi ve özel sektör kuruluşlarıyla işbirliği yapar.
c) Görme özürlülerin ihtiyaç duydukları araç ve gereçlerin sağlanması için satın alma, üretim, ithal, vb yöntemlerle çalışmalarda bulunur.
ç) Görme engellilerin ekonomik, kültürel ve sportif ihtiyaçlarının giderilmesi için yurt, pansiyon, stüdyo, matbaa, kütüphane, lokal, kamp, misafirhane, yardımlaşma sandığı, vakıf, iktisadi işletme, şirket, rehabilitasyon merkezi, sosyo-kültürel tesis, eğitim merkezi, dershane vb. yerleri kurar, devralır ve işletir.
d) İhtiyaç sahibi görmeyen öğrenci ve işsizlere eğitim ve sosyal amaçlı yardımlarda bulunur.
e) Görmeyenlerin hukuki, sosyal, ekonomik,

Bir Türküyle Sarıkamış - Şiir ve Yazı / Bekir AKKAYA

Destanları ve Halk Türkülerini çocukluktan beri severek okurum. 1970'li yıllarda, bugün çok fazla alışık olduğumuz cinayet ve buna benzer haberler bir şekilde destanlaştırılır ve sokaklarda beş veya on kuruşa satılırdı. Boyna asılı teyp eşliğinde destan satan kişiyi biz çocuklar büyük bir ilgi ile izler, aldığımız destanı evlerimize götürür aynı makamla büyüklerimize okurduk. Bilhassa yaşlı büyüklerimiz "ah yavrum-vah yavrum!" eşliğinde gözyaşları sel olur, destanlar büyük bir özenle korunur, bütün köylerde elden ele dolaşırdı. Destan dörtlükleri daha çok "anneler-babalar" kelimeleri ile biterdi. Destanı çok güzel okuyan çocuklar her ortamda aranır, bulundukları yerlerde önemsenir izzet ve ikramlarla takdir edilir ve aferimlerle destan tekrar tekrar okutturulurdu. 
Her Halk Türküsünün bir hikâyesi mevcuttur. Hatta bir çok halk türküsü destanların ufak bir bölümü olarak karşımıza çıkar. Destanların en önemli özelliği hikâyeyi de içersinde barındırarak olayı en ince ayrıntısına kadar işlemesi ve tüm insani duyguları birazda abartılı olarak destana yansıtması destanın halk tarafından kabul

Kumru'yu Tanıyalım/Bekir Akkaya


A-KUMRU'NUN TARİHİ

Kumru'nun tarihinden söz etmek için, öncelikle Fatsa ve Ünye İlçelerinin tarihine bakmak gerekir. Yüzölçümü 344 kilometrekare ve denizden yüksekliği 450 metre olan kumru ilçe merkezinin kuruluşu çok yenidir. Ancak Fatsa'ya bağlı bölge olarak yerleşimin tarihi çok eskilere kadar gider. Tarihi kaynaklara göre Fatsa ve Ünye merkezlerine İniş ve yerleşme M.Ö.3000 yılına kadar gider. Sahilden iç bölgelere yerleşme ise bu tarihlere kadar dayandığı görülür. Sebep ise, sahilde sıtma hastalığının çok yaygın olması olarak g

Fatsa Pontos Krallarından Farnakes tarafından kurulmuştur. Ünye ise M.Ö. 1270 yıllarında yapılan Truva Savaşları sonucunda sömürge haline getirilmiş bir bölgedir. 2. Farnakes'ten sonra Fatsa Bölgesi'nde ayrı sülaleden gelen Polemen hükümdarlık yapmıştır. Fatsa'dan Trabzona kadar uzanan sahil şeridi ile iç kesimlerde kalan Tokat-Niksar, dolayısıyla kumru Bölgesini kaplayan bir sahada Pont Polamonyan Devleti (Polamonyak) kurulmuştur. 
Kumru ve Fatsa çevresi M.Ö 584-555 yıllarında Pers İmparatorluğunun elinde kalmış, iskender'in M.Ö. 344 yılında Anadoluya geçmesiyle M.Ö. 331 yılında Kumru ve çevresi Perslerden alınarak
 Pont Devletinin hakimiyeti altına girmiştir.

Sülalemiz Haliefendioğulları Şeceresi- Ülkü Kumral Çalışması

BU SAYFALARDAN HİÇ BİR ŞEKİLDE BİLGİ BELGE VE DÖKÜMAN ALINAMAZ
TÜM FOTOĞRAF BİLGİ VE BELGELER BEKİR AKKAYA VE MİRASCILARINA AİTTİR.

Sülalemiz Haliefendioğulları'nın Kökeni (Fotoğraf)/ Ülkü Kumral Çalışması

BU SAYFALARDAN HİÇ BİR ŞEKİLDE BİLGİ BELGE VE DÖKÜMAN ALINAMAZ
TÜM FOTOĞRAF BİLGİ VE BELGELER BEKİR AKKAYA VE MİRASCILARINA AİTTİR.

Korgan İlçesini Tanıyalım / Bekir AKKAYA

KORGAN İLÇESİ 
         Orta Karadeniz Bölgesi’nde, ordu iline bağlı bir ilçe olan Korgan, kuzeyinde Fatsa, güneydoğusunda Aybastı, Güneybatısında Niksar, kuzeybatısında Kumru ilçeleri ile çevrilidir. 
            Merkezle birlikte beş belediye ve 16 köyden oluşmaktadır.
            Ordu’ya 91 km olan Korgan,  Fatsa’ya ise 36 km’dir. Kumru'ya ise Fizme yolu istikametinden 17 km'dir.
            Korgan’a gitmek için Samsun’dan gelirken Fatsa girişindeki Elekçi Deresi Köprüsü’nün girişinden sağ tarafa Kumru yoluna girdiğinizde Korgan yoluna da girmiş olursunuz. Elekçi Deresi’nin takip ederek 36 km’nin yarısına gelip sola döndüğünüzde mutlaka Korgan’a ulaşırsınız.
           Ordu İlinin iç kesiminde yer alan Korgan’ın topraklarını Canik Dağlarının uzantılarından Eğrikır Dağı engebelendirir. Dağ ve tepelerden oluşan ilçe topraklarındaki dağların yüksekliği 2.000 m.ye ulaşmaktadır. Bu engebelerin dışında düz alan yok denilecek kadar azdır. 
            Korgan İlçesinde bir çok yayla mevcuttur. Bunlardan  başlıcaları şunlardır. Armutalan Yaylası, Çayıralan Yaylası,
Çobantepe Yaylası, Düzdağ Yaylası, Eğricesu Yaylası, Göltepesi Yaylası, Kürtünlü Yaylası, Osmankolu Yaylası, Taşkesik Yaylası, Karucuk Yaylası, Tepealan Yaylası, Turnalık Yaylası. Bunlardan en önemlisi Korgan Yaylası( Obası) olup Korgan Belediyesi tarafından,ilki 1994 yılında yapılan ve geleneksel hale getirilen oba şenlikleri düzenlenmektedir.Bu şenlikler çerçevesinde;bisiklet yarışları,koşu,futbol

14 Mayıs 2013 Salı

TARAKÇI HAMİT HOCA (HAMİT KISIK) / BEKİR AKKAYA


Elimde “Tasavvufta Mekki Yolu” adında Mehmet Fatsa’nın yazdığı 212 sayfalık bir kitap var.  Kitap “Mavi Yayıncılık” tarafından İstanbul’da 2000 yılında basılmış.
            Kısaca Kitap;  Tarikatlarla ilgili bilgi verdikten sonra, özellikle de Nakşibendilik’in tarihi ve gelişimi ile geniş bir bilgi içermektedir. Daha sonra da Mekki Silsilesi incelenerek Sivaslı İsmail Hakkı Toprak Hazretlerine intikal eden Mekki Silsilesinde Mevlana Halit Hazretleri’nden sonra yer alan isimler  anlatılıyor.
            Mehmet Fatsa’nın yazmış olduğu Tasavvufta Mekki Yolu kitabı Babam Mehmet Akkaya’nın da bağlı olduğu (B.A.) İHRAMCIZADE diye tanınan Sivaslı İsmail Hakkı Toprak Hazretlerini geniş bir şekilde incelemiş. Kitabın dördüncü bölümünde Sivaslı İhramcızade İsmail Hakkı Toprak Hazretleri’nin tanınmış müritleri ile kısa bilgiler içermektedir.
            Kitapta bizlerin yakinen tanıdığı Hamit Tarakcı Hoca (Hamit Kısık)’ın kısaca hayatı yer almış.
             Hamit Hoca ile ilgili bilgiye başlanırken “Hamit Hoca, Korgan İlçesine bağlı Fizme Köyünden…” ifadesi yer almış. Çok önemli olmasa da Fizme Korga’na değil Kumru İlçesi’ne bağlı, şimdi ise köy de değil bir beldedir.
            Hamit Hoca ile ilgili asıl giriş şöyle olmalıdır.
            "Tarakçı Hamit Hoca (Hamit Kısık) Ordu’nun Kumru İlçesine bağlı Fizme Beldesi Karapınar Mahallesinden olup kabri Fatsa’da Mağazalar başında bulunmaktadır."
            Babam Rahmetli Mehmet Akkaya Hoca da Sivaslı İhramcızade İsmail Hakkı Toprak Hazretlerine bağlı idi. Rahmetli Mehmet Alkan (Hafız Emmim) ve rahmetli Hafız Mehmet Buladı ile ayda bir kez Sivas’a giderlerdi. 
            Fizme Karapınar’dan Emekli İmam Hatip İsmail Hakkı Arş’la bir mitingten gelişimizde biz de Fatsa’nın Çaltumar Köyünde İsmail Hakkı Hazretleri’nin

Selahattin Sara (Ozan Selami) Üzerine / Bekir Akkaya

1956 yılında Kumru Kadıncık Köyünde doğan, Kumrulu Ozan Selami (Selahattin Sara) 1997 yılında Kumru için yazdığı bir şiirinin son dörtlüğünde “İnsanları güleç yüzlü, Sevgi dolu şirin sözlü, Selami gibi Ozanı, Var bilinmez Yeşil Kumru.” Diyordu. Selahattin Sara bundan dört yıl önce genç yaşta vefat etti. Hayatta olduğunda kıymet görmemesinden ve tanınmamasından üzüntü duyduğunu, yazdığı şiirden anlıyoruz.
           Selahattin Sara(Ozan Selami) iyi bir dostumdu. İki günde bir, bir araya gelir sohbet ederdik. Gazete ve dergilerde çok sayıda yayınlanmış şiirleri vardı. Yayınlanmamış yüzlerce birbirinden güzel şiirlerin büyük bir kısmını sağlığında okuma fırsatım oldu. Yayınlanması için çok çaba sarf etmeme rağmen büyük ihtimal para nedeniyle sağlığında şiirlerini bir kitap haline getiremedik. Bugün sadece dergi ve gazetelerde yayınlanmış şiirleri bir araya getirilse çok kaliteli şiir kitabı ortaya

13 Mayıs 2013 Pazartesi

Yalnızdam (Serkiz) Köyü'nün Kısa Tanıtımı/ Bekir Akkaya

Yalnızdam Köyü Kumru İlçesine bağlı Kumru – Fatsa arasında anayol üzerinde bulunan dere kenarında bir köydür. 

Kumru’nun tarihinde de önemli bir yeri olan Yalnızdam Köyü Kumru’dan da önce İlk İdari Teşkilat Trabzon Vilayeti Samsun Sancağı Yalnızdam köyü Nefs-i Serkeş Kadılığı olarak ilk yerleşme yeri olarak Kumru’nun tarihinde önemli bir yere sahiptir. 

Kumru’nun köyleri içersinde okuma oranı ile de dikkatleri üstüne çeker. 9 Mahallesi bulunan köyün 2 okulu ve 4 camisi mevcuttur. 

800 nüfusu bulunan köyün büyük bir nüfusu da Kumru dışında yaşamaktadır. Fındık mevsiminde köyün nüfusu iki binlere kadar çıkmaktadır. 

Kumru- Fatsa arasındaki asfalt yol Yalnızdam Köyü toprakları içersinden geçmektedir. Köyler içersinde en çok yol ağına sahip olan köyün mahalle yolları son derece bakımsızdır. Kumru ya da Fatsa’ya giden Güneycik, Fizme,
 Tekkeköy, Gökçeli ve Beyceli köylerinin gidiş-gelişleri de yine Yalnızdam Köyü üzerinden yapılmaktadır. Bütün köy yolların kesiştiği Yalnızdam Köyü’nün mahalle yolları son derece bakımsız ve hatta bir çok eve araç hiç gidememektedir. 

Kumru İlçesi’nin ilk yerleşim yeri olarak tarihi bir vizyona sahip olan

Kumru'da mahalli (yerli) ağız ve özellikleri/ Kent Haber/ Bekir Akkaya


Kumru yerel (mahalli) ağzı Orta Karadeniz Bölgesi ağızları gurubu içinde yer alır. Mahalli kelimelerin kullanılışı Kumru şehir merkezinde biraz özelliğini yetirmekle beraber, bilhassa bazı köylerde canlılığını korumaktadır. Mahalli kelimelerin kullanılışı Kumru şehir merkezinde biraz özelliğini yetirmekle beraber, bilhassa bazı köylerde canlılığını korumaktadır.

KUMRU’DA YEREL AĞIZ ÖZELLİKLERİ

1. Bilinen ünlülerin yanında bir de kapalı (e) ünlüsü vardır. Ünlü (sesliharf) değişmelerine çokça rastlanır. Değişimler;
a) Sözcük başı değişimler,
a/e : Esker (Asker)
i/e : Eyi (iyi)
b) Sözcük içindeki değişimler;
a/u : Muhalle (Mahalle)
i/ı : Hızmet (Hizmet)
ı/u : Altun(Altın)
o/u : Buynuz (boynuz)
ü/ö : gözel(güzel)
c) Sözcük sonu değişimler.
ı/u ayu (ayı)
2. Bunların yanı sıra üçüncü tekil kişi zamirinde görülen değişmelere de oldukça sık rastlanan değişimlerdir.
o/u , u/o : uçun (için)
ı/u değişmeleri de sık rastlanır.
3. Mahalli (yerel) ağızda ünsüz düşmesi sonucu ünlü uzamaları görülür.
Balamak (bağlamak), aşam (akşam), memet (mehmet)
4. Ünlü uzamaları, hece düşmeleri de ortaya çıkabilir.
Aşşa (aşağı), aya (ayağı)
5. r,ı ünsüzleriyle başlayan sözcüklerin başına ı,i seslilerin eklendiği görülür.
Iliman , ireçel, irecber
6. Kumru ve köylerinde mahalli ağızda düzlük, yuvarlaklık uyumuna aykırı kullanışlara çok rastlanır.
Mamur(memur), gaşuk(kaşuk)
7. Kumru ve köylerinde, sözcük başında, ortasında ve sonunda sessiz(ünsüz) değişimleri de çokcadır. Bunlardan kelime(sözcük) başındaki k/g değişmesi nerdeyse kural niteliği kazanmıştır.
a) Sözcük başındaki değişmeler,
ç/c : Cenber(çember) , cıblak (çıplak)
k/g : gız (kız) , gıl (kıl)
p/b : bekmez (pekmez), bazar (Pazar)
s/z : zabah(sabah) . zabı (sabi)
t/d : daş (taş) , duz(tuz)

b) Sözcük ortasındaki ünsüz(sessiz) değişmeler
k/g : dakga(dakika) , Angara (Ankara)
b/p : dabanca ( tapanca)
Ayrıca Anşa(Ayşe), isdemek(istemek), örneklerinde görüldüğü gibi kimi zaman y/n, t/d değişmeleri de vardır. Ancak bunlar kurallaşmamıştır.
b) Sözcük sonlarında değişmeler,
P/b : mektub (mektup) , çıkıb (çıkıp)
T/d : aded (adet) , ahred (ahret)
Y/v : köv (köy), bu tür konuşmalar bazen görülür.
8. Sık rastlanan ünsüz düşmelerinde düşen ünsüzün etkisiyle önündeki ünlü uzar. Ünsüz düşmelerinin en belirginliğini (ğ) düşmesidir.
Balamak (bağlamak) , alamak(ağlamak), dömek (döğmek)
Bunun yanı sıra Amet(Ahmet), goşu(komşu), aşam(akşam), örneklerinde görüldüğü gibi (h,l,k,y,m) düşmeleri de vardır.
9. Kimi durumlarda ünsüzler arasında yer değişmeleri olur.
Melmeket(memleket), annatmak(anlatmak), samannık(samanlık),
Yukarıda örneklerde görüldüğü gibi (nl/nn) benzeşmeleri fazladır.
Rl/ll benzeşmesi de sıkça görülür.
Hatıllamak(hatırlamak), pallamak(parlamak), talla(tarla)
Hc/cc, kt/tt, rn/nn benzeşmeleri az raslanır.
Bocca (bohça), gannım(karnım) gibi.
10. Kişi zamirlerinde üçüncü tekil kişi zamirlerinin “u” biçimini aldığı görülür. Üçüncü çoğul kişi zamiri de “unlar” biçimine dönüşür. Dönüşüklülük zamiri “kendi” sözcüğü “kendü” biçimini aldığı, çekimin, bu biçimi ile yapıldığı görülür.
“kendüm., kendün, kendüsü, kendümüz, kendünüz, kendüleri” gibi.
11. Fiil çekimlerinde birinci çoğul kişi ve

Kumru Evliyaları / Bekir AKKAYA

A- EVLİYA NEDİR? YA DA ORDU EVLİYALARI KİTABI ÜZERİNE :

Geçen hafta kısaca Kumru’nun tarihinden söz etmiştik. Bu yazımızda ise Kumru Evliyaları üzerinde duracağız. Birkaç yıl önce Sıtkı Çebi imzası ile yayınlanan “Ordu Evliyaları” kitabında Kumru Evliyalarından hiç söz edilmemişti. Bunun üzerine Kumru ve köylerini adım adım dolaşarak bu konuyu araştırmış, araştırma sonuçlarını Ordu Haber Gazetesi - Mart-1998 tarihinde okuyucularımızla paylaşmıştık. O günden bugüne kitabın yeni baskısının yapılıp yapılmadığını bilmiyorum. Benim Merak ettiğim konu, kitabın ikinci baskısında Kumru Evliyalarından söz edilip edilmeyeceği. Her ne kadar birinci baskıda Kumru Evliyalarınsan söz edilmemiş olsa da, okuyacağınız yazı Kumru topraklarından evliya olup olmadığı konusundan “var olduğuna dair” hiçbir kuşku bırakmamaktadır. (BA)
EVLİYA: Veliler. Velayet ve keramet sahibi. Allah’a yakın adam, iyi ahlak sahibi. KERAMET: Evliyadan sadır olan harikulade hal. (1)
EVLİYA VELİ: Tasavvufta, velayet (ermişlik) makamına ulaşan kimsenin Çoğul şekli evliyadır. Allah’ın dost ve sevgili kulu. KERAMET: Allanın veli kullarının gösterdiği olağanüstü haller. Veliyi veli kılan onun keramet göstermesi değil, Islamın

kurallarını uygun olarak yaşamasıdır. (2)
Sözcüklerden anladığımız kadarıyla Evliya; Hayatını, nefsinin arzularını yok etmeye çalışarak ibadetle geçiren; kendisinde gayb-den haber verme, halleri keşfetme gibi olağanüstü haller zuhur ettiğine inanılan, keramet sahibi olduğu kabul edilen ermiş kişilere EVLİYA denilir,
Evliya, Velinin çoğulu yani cem’idir. Veli, Kur’an’daki anlamıyla Allah’ın dostu, sevgili kulu demektir.
Yine sözcüklerden anladığımız kadarıyla, Keramet evliyadan ortaya çıkan olağanüstü hallerdir. Evliya için, zaman ve mekana göre, bir çok keramet söz konusu Alabilir, Ancak kerametini açıklamamış nice evliyalar vardır ki, biz bunların kim olduklarını bilemeyiz, Keramet haktır, doğrudur. Fakat, evliya için keramet bir hedef yani gaye değildir. Mutasavvuflara göre, evliyanın kerametini gizlemesi esastır.
Halkımız, hakkında sadece duyduğu menkıbelere göre bilgi sahibi olduğu bu kişilerin kabirlerini, türbe veya makamlarını ziyaret ederek, onların ruhaniyetlerinden yardım dilemek suretiyle, manevi bir tatmine kavuşurlar. (3)
"ORDU EVLİYALARI" KİTABI ÜZERİNE hocamız. Sayın Nuri Kahraman Bey’in Başkanlığını yaptığı, Ordu Ensar Vakf’ının çalışmalarını takdir etmemek mümkün değil. Gerek düzenlediği "Pilav Günleri" ile,