İnternette Arayınız!

6 Şubat 2021 Cumartesi

Postacı Mehmet Alır'la -Röportaj /Bekir AKKAYA

POSTACI MEHMET ALIRLA SÖYLEŞİ(Kesenizde Bereket Yoksa Bu Söyleşiyi Mutlaka Okuyun!)NOT: Bu söyleşi Karadeniz Haber Postası Gazetesinde Yayınlanmıştır...
------
Hiç kötülük düşünmeyecek ve kalbi sevgi ile dolu biri var mıdır? Diye sorsalar aklıma ilk gelen kişi u olur herhalde. “Saf ve temiz” kelimeleri beklide en güzel şekliyle ona uyuyor. Kimse “saf” kelimesinden abdaldır, delidir ifadesi çıkarmasın. Buradaki saflıktan maksadım tek kelime ile bozulmamışlık ve güzelliklerle donatılmışlıktır. Sözünü ettiğim kişi belki de en önemli işi yaptığı halde hiçbir hatada yapmamış. Yani hep görevinin bilincinde olmuş.Ne kadar zamandır derseniz? Hemen söyleyeyim, Tam 34 yıl…

            O’nun kalbindeki sevgi, çok fazlası ile sözüne de yansıyor. Kendisini uzun zamandır tanıdığım halde dertleşme ve paylaşma isteği kendisinden geldi. İtiraf edeyim ki, bu durumda böyle biri ile bugüne kadar bir araya gelmemekten dolayı epey üzüldüm. Devşiricilikle itham edilen biri için bu kötü bir durum. Çünkü bu konuşmayı çok
önceden yapmış olmam gerekirdi.

            “Bak postacı geliyor” şarkısını Kumru’da söylüyorsanız, Mehmet Alır aklınıza gelmiyorsa, sizin iletişim noktasında eksikliğinizdendir. 1982’den bu yana tam 23 yıl Kumru’da her türlü mektubu o dağıtıyor. PTT’de bu göreve ise 1971 yılında İstanbul Topkapı’da başlamış.

              Mehmet Alır 1949 yılında Kumru-Kurtuluş köyünde doğmuş. Babasının adı Mustafa ve Annesinin adı Saniye Hanım. İlkokulu Fatsa – Beyceli Köyünde okuduktan sonra, ortaokulu ise İstanbul Şehremini Lisesinde tamamlamış. Çok küçük yaşlarda annesini kaybeden Mehmet Alır bu görevi babasından devralmış. Babanızda mı PTT’ci idi? dediğimizde “Evet o da postanede görevli idi. Babam İstanbul’a çalışmaya gitmişti. Gazetede bir ilan okumuş. Bunun üzerine imtihana girerek başarılı olmuş. Okuma yazmayı kendi kendine öğrenerek bu imtihanda gazete okuyabildiği için babama başka soru sormadan hemen görev vermişler. Daha sonra babam bir cinayetten dolayı ölünce askerlik dönüşünden üç gün sonra beni babamın yerine göreve başlattılar. İlk görev yerim Topkapı PTT’sidir. Sonra Ümraniye ve Üsküdar’da çalıştım. 1982 yılında da Kumru’ya geldim.” Dedi.

            İstemeden de olsa “Ne cinayeti?” dediğimde birden dalıverdi ve “Bak dedi. Ben ortaokulu İstanbul’da sokaklarda okudum. Kimse elimden tutmadı. Çok eziyet ve yoksulluk çektim. Okul boyunca bir kaşık sıcak çorba içmedim.” Deyince bende pek üzerinde durmadım. Peki askerlik deyince? “ Acemi birliğimi Ankara’da, diğer bölümü ise tank şoförü olarak İstanbul’da tamamladığını” söyledi.

               Mehmet Alır PTT’de göreve başladıktan sonra güzel bir hayat yaşamış. 1974 yılında Sedef Hanımla evlenince 2 kız ve 2 oğlan dört çocuğu olmuş. Çocuklarınız deyince de “ oğlanlar okumadı” dedi üzülerek, sonra da “ama kızlarım…” deyince gözleri bir güneş gibi parlayarak mutluluğu yansıdı bulunduğumuz mekana…Belli ki kızlarından gurur duyuyor. Anladığım kadarıyla onlar okumuş. Ve onların sanatsal yönlerini anlatırken hatta kendisinin ilkokulda tiyatro yeteneklerini söylerken “ benim gibi” demekten de geri durmuyor.

              Mektup dağıtıcılığının nasıl bir şey olduğunu sorduğumda elindeki en değerli oyuncağını yakında elinden alınacağını düşünen çocuklar gibi gözleri doldu. Ve “Ben bu mesleği seviyorum. Ve 34 yıldır severek yapıyorum. Bu benim her şeyim. 34 yıldır Kumru’ya gelen “mursalat”=her türlü mektup’ları ben dağıtıyorum. Gitmediğim hiçbir kapı ve görmediğim hiçbir ev yoktur. Görev dışı dahil hiçbir gün “PTT yazılı” elbisemi çıkartmadım. Ve ölene kadar çıkartmayacağım. Postacılığı çok seviyorum. Postacılık beni her yere ulaştırıyor. Herkesle beraber olma imkanım oluyor. Her makama ve her seviyeden insanlara ulaşma imkanım oluyor. Başka bir meslekte kesinlikle böyle bir imkan yoktur. Herkes beni kendinden biri olarak görüyor. Ben Tüm Kumru’daki evleri kapı numaralarına kadar bilirim. 34 yıldır posta dağıtıcılığı yapmak dile kolay. Ben her şeyimi buna borçluyum. İnanın mesleğimi çok seviyorum.” Diyor. “Bu meslek bana çok şey kazandırdı, böyle bir mesleğim olmasaydı…” cümlesi beni derinden düşündürüyor. Mehmet Alır “ben her şeyim, benden başka kimse yapamaz, ben olmasam her şey berbat olur” söyleminin aksine alçak gönüllülüğünün bütün güzelliği ile nimetleri kendinden değil, mesleğinde görüyor. Yani özü işaret ediyor.

                      Olumlu veya olumsuz haber götürme noktasında unutamadığın bir anınız var mı? Deyince “Çoook..” ifadesinin ardından ilginç hatıralarını anlatıyor. Ve “ Topkapı’da bir mektubu bir eve götürdüm. Bizde kapılara dokunmak yoktur. Nasılsa öyle bırakılır. Evin kapısına gittiğimde içerde bir gencin yalnız başına oturduğunu gördüm. Kendisine bu eve bir mektup getirdiğimi söyleyerek mektubu uzattım ve evden ayrıldım. Yüz metre uzaklaşmıştım ki, genç çığlıklarla bana yaklaştı ve yüzümü gözümü öpmeye ve bana sarılmaya başladı. Öğrendim ki, genç yıllar önce sevgilisinden ayrılmış yataklara düşmüş. Benim götürdüğüm mektupla sevgilisinin kendisini af ettiğini öğrenmiş. Benim adımı ve adresimi aldı ve ayrıldı. Zaman sonra düğünün en önemli konuğu olarak beni çağırdı. Ve düğün boyunca beni en önemli yere oturtarak tüm davetlilere beni takdim etti. Beni günlerce gelinle damat hiç görülmedik bir biçimde beni İstanbul’un her yerinde ağırladı. Bunu hiç unutamıyorum. “Birde icra ile ilgili bir mektup götürdüğümde yaşlı kadının bayıldığını ve çok korktuğunu” söyledi.

              Yaş durumu olmasa idi çalışmaya devam edecektim” diyen Postacı Mehmet “ Bana gelen faturayı karıma ya da kocama verme” diyenler olduğu gibi, disiplin cezası alan öğrencilerin zaman zaman kendisini tehdit bile ettiğini söylemesi beni epey güldürdü. Öğrenciler için müsamaha yapmadığını söyleyen postacı Mehmet “ karı-koca” durumunda kendisinde kocaman bir liste bulunduğunu söyledi. Benim adımın olup olmadığını sorduğumda da “ bizim mesleğin en önemli raconu sırdır diyerek” ne yaptıysam bizim faturaların akıbetini öğrenme imkanım olmadı.

                 28 Nisan 2005 Perşembe akşamı Kumru Aspava Lokantasında Mehmet Alır’ın gönül ve mesai dostlarından çok sayıda değerli insan bir araya geldi. Kumru Kaymakamımız Sayın İlhami Doğan “Emekliye ayrılan Mehmet Bey’e bundan sonraki hayatında mutluluk ve başarı dileklerini iletirken “Bak postacı” şarkısını hatırlatarak 34 yıllık Mehmet Alır’ı, ailesini ve tüm sevenlerini samimi olarak tebrik etti. Davetlilerin alkışları eşliğinde Kaymakamımız İlhami Doğan’ın elinden takdir belgesini ve sevenleri tarafından verilen hediyeyi alırken Postacı Mehmet Bey ve ailesinin mutluluğu görülmeğe değerdi. Sevgi dolu Postacı Ailesini bizde tebrik ediyor, Postacı Mehmet Bey’e bundan sonraki hayatında başarılar ve mutluluklar diliyorum. Mehmet Bey 1 Mayıs 2005’te emekliye ayrılacak. Benim asıl merakım ise “Elindeki listede benim adımın kaçıncı sırada olduğu?…Son günlerde ayın sonunu getiremiyorum da! Bu söylemlerin laf – şaka, biz yine sadete gelelim. “ Senden sır çıkmaz Mehmet Ağabey!” Sen benim fatura ve zarfları sakın hanıma verme…Gözünü seveyim abi, bu yaşta kötü şeyler de olabilir!

Bekir AKKAYA/ 29.04 2005/PROVİZYON GAZETESİ
-----
© Bekir Akkaya Blogspot Copyright 2000 © Kaynak göstererek kullanmaya özen gösteriniz. Tüm yasal haklar https://bekirakkaya.blogspot.com.tr/ye aittir. Çalınan her türlü içeriğin hukuki ve cezai sorumluluğu çalanın kendilerine aittir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder