İnternette Arayınız!

7 Şubat 2021 Pazar

İnanılmaz Gerçek /Bekir AKKAYA

Yazının en altındaki "BİR HATIRLATMA" bölümü nedeniyle hakkımda o günün Kumru Kaymakamlığı tarafından soruşturma açılmıştır. (Bekir AKKAYA) 

(Mavitürk) Mail grubu’ndan Murat İnce tarafından “alıntı” diye kaynak gösterilen bir yazı geldi. Yazı beni çok etkiledi. Sizlerin de ilgisini çekeceğine inandığım bu yazıyı sizlerle paylaşmak istedim.
            Amerikan Adlî Tıp Derneğinin 1994’te San Diego da tertiplenen ödül yemeğinde dernek başkanı Don Harper Mills, aktardığı acayip bir ölüm olayındaki adlî komplikasyonlarla dinleyicilerini şaşkına çevirmişti. Kaderin adaletine dair ince bir nükte taşıyan bu yaşanmış öykü, sanırız sizleri de hayrete sevk edecektir.
            23 Mart 1994 te Ronald Opus un cesedini inceleyen adlî tabip, onun kafasından yediği kurşunla öldüğü sonucuna vardı. Müteveffa, on katlı bir binanın tepesinden, intihar niyetiyle aşağıya atlamıştı. (Umutsuzluğunu, geride bıraktığı bir notta açıklıyordu.)

            Ancak, dokuzuncu katın önünden geçerken pencereden gelen bir kurşun başına isabet etmiş, hayatı bu kurşunla sona ermişti. Apartmanın sekizinci kat penceresi düzeyinde cam silicileri korumak için konulmuş bir ağ vardı; ama bu ağın varlığını ne silahı çeken, ne de müteveffa biliyordu. Açıkçası, kurşun olmasaydı, Opus'un intihar girişimi başarılı olamayacak; zemine çakılmadan, sekizinci kattaki ağa takılıp kalacaktı. Bu durumu anlattıktan sonra, "Normal olarak," diye devam etti Dr. Mills, "intihar etmeye karar veren biri, mekanizma tasarladığı gibi olmasa da, bunu eninde sonunda başarır."

            Opus’un dokuz kat aşağıda yere çakılmayıp da dokuzuncu kattan düşüyor olduğu anda başına gelen kurşunla vurulmuş olması, muhtemelen, onun ölüm modunu intihardan cinayete çevirmeyecekti. Fakat, Opus'un intihar girişiminin başarılı olmayışı, savcıyı elinde bir cinayet vakası olduğu düşüncesine itti.

            Silahın patladığı dokuzuncu kattaki odada yaşlı bir adam ve karısı yaşıyordu. Tartışıyorlardı ve adam kadını silahla tehdit ediyordu. Öyle sinirlenmişti ki, tetiği çekti; fakat mermi kadını ıskalayarak pencereden dışarı yöneldi ve Opus'a isabet etti. Bir insan A şahsını öldürmeye teşebbüs eder, fakat B şahsını öldürürse, o B şahsını öldürmekten suçlu sayılmalı idi. Savcının ulaştığı sonuç buydu. Dolayısıyla, dokuzuncu kattaki yaşlı adam, cinayetten suçluydu. Bu suçlamayla karşı karşıya kaldığında, adam da, karısı da çok şaşırdılar. Çünkü, tetiği çekerken adam da, karısı da silahın dolu olmadığından kesinlikle emindiler. Yaşlı adam uzunca bir süreden beri boş silahla karısını korkutmayı alışkanlık haline getirmişti. Bunu karısı da bilir, o yüzden adamın tehdidine pek aldırmazdı. Kısacası, adamın karısını öldürme kasdı yoktu; silahın dolu olduğunu dahi bilmiyordu. Böylece, Opus'un öldürülmesi bir kaza oluyordu; silah kazara doldurulmuştu.

            Araştırmalara devam edilince, ölümcül kazadan yaklaşık altı hafta önce yaşlı çiftin oğlunu silahı doldururken gören bir tanık ortaya çıktı. Anlaşıldığına göre, yaşlı kadın oğlundan mali desteğini çekmişti ve babasının annesini silahla korkutma temayülünü bilen oğul, annesini cezalandırma kasdıyla, babasının annesini vuracağını umarak, gizlice silahı doldurmuştu. Annesi ölecek, baba cinayetten suçlanacak, mallar oğula kalacaktı. Artık olay yaşlı çiftin oğlunun Ronald Opus cinayetinden sorumlu olduğu noktasına gelmişti.

            Tam bu sırada savcının karşısına yeni bir viraj çıktı. Araştırmalara devam edilince, geçen altı hafta içinde anneyle babasının silahla tehdide varan bir tartışma yaşamamaları, dolayısıyla annesinin ölümünü bir türlü başaramayışı nedeniyle, oğulun umutsuzluğunun arttığı anlaşıldı. Bu, onu 23 Mart'ta on katlı binanın tepesinden atlayarak intihar etmeye itmişti. Ancak, ölümü planladığı gibi olmamıştı; dokuzuncu katın önünden geçerken babasının boş zannettiği silahı tetiklemesiyle annesine isabet etmeyip pencereye seken kurşunun kafasına isabet etmesi nedeniyle, Ronald Opus'un hayatı sona ermişti.

        Dosya intihar olarak kapatıldı.

        BİR HATIRLATMA :
 (Aşağıdaki yazı nedeniyle o günlerde hakkımda soruşturma açıldı. ) 

        -Kamu kurum ve kuruluşlarında görevli bulunanlar şahsi çıkarlarını ve kişisel hesaplarını düşünerek “ben amirim, istediğimi yaparım, ben emrediyorum, sizler de yapacaksınız” gibi ifadelerle bulundukları yerleri evlerindeki ve özel mekanlarındaki standartlara uydurmaya kalkışmamalıdır. En azından bulundukları yerlerde kanun ve yönetmelikleri görmüş olmaları gerekir. Hele de “sen bana malı parayla verdin, sen de bizim evin önünden geçersin” gibi bir yaklaşımın kanun ve yönetmeliklerde yeri yoktur. Ne yani “alınan malın parasını vermemek gibi bir ayrıcalığın olduğuna inananlar, yoksa kamuda yaptıkları işin karşılığı olan maaş filan almıyorlar mı?

        İyi bir amir maiyetindekilere moral verir. Beceriksiz amir ise sağa sola saldırarak var olan verimi ve morali de düşürür. İşi bilmeyen işi zorlaştırır. Abdal bakkal müşteriye fırça atar. Sonra da sinek avlar. Çok bakkal gördük sadece bu yüzden iflas etti. Çok amir efendiler gördük, bulundukları yerlerinden oldukları gibi, evinden ve çoluk çocuğundan da oldu.

        Ne demek mi istedim? Bir bilene soralım, Aşkı kim ilan etti? Affedersiziniz! Çok pardon! Gelin en iyisi siz “güz güllerini” söyleyin.

        Buluşmak dileğiyle…

        BEKİR AKKAYA /22.10.2004 /Karadeniz Haber Postası Gazetesi

SAKIN KESME, YAŞ AĞACA BALTA VURAN EL ONMAZ!

SELAMLAR…
© Bekir Akkaya Blogspot Copyright 2000 © Kaynak göstererek kullanmaya özen gösteriniz. Tüm yasal haklar https://bekirakkaya.blogspot.com.tr/ye aittir. Çalınan her türlü içeriğin hukuki ve cezai sorumluluğu çalanın kendilerine aittir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder